Sanayi Devrimi sonucunda gündeme gelen sosyal politika, dar anlamda işçi sınıfının sorunlarına çözüm bulmak amacıyla ortaya çıkmıştır. Zamanla sosyal politikanın kapsadığı alan genişlemiş, eğitim, sağlık, ekonomi, sosyal güvenlik vb. alanları da kapsar hale gelmiştir. (Özaydın, 2008: 165). Bu dönüşümün başlıca sebeplerinden biri de küreselleşme hadisesidir. Küreselleşme kavramı, sınırların ortadan kaldırılması, toplumlar arası farkların en aza indirilmesi şeklinde de anlaşılabilir. Hızla küreselleşen dünyada her kavramın yaşadığı dönüşümü sosyal politika kavramı da yaşamıştır. Toplumların kendi ihtiyaçlarına ve hususiyetlerine uygun geliştirdikleri sosyal politikalar, küreselleşme ile değişime uğramıştır. Uluslararası örgütler ve uluslararası sermayenin giderek güçlenmesi, küresel sosyal politikaları ön plana çıkarmıştır. Ulusal politikalar üretilse dahi, tüm sistemin birbirine entegre olduğu şartlarda devletlerin küresel politikalardan etkilenmemesi oldukça zor, küresel politikaları hesaba katmadan adım atması imkânsızdır. Ancak küresel politikaların, kaynakların ve gelirin eşit dağılımını sağlamakta güçlük çektiği tartışmaları da bulunmaktadır. Günden güne artan gelir eşitsizliği, işsizlik, sosyal güvenlik uygulamalarının yetersizliği, sosyal yardımlara muhtaç durumda bulunanların sayısının artması bu durumun başlıca örneklerindendir. Yaşanan bu gelişmeler sosyal politika kavramının ulusal ve küresel bağlamda tartışılmasına zemin hazırlamıştır.
- Ulusal Sosyal Politika
Klasik liberalizm anlayışının 1929 Ekonomik Krizi ile zayıflamaya başlaması, ulus devletlere sosyal politikalara müdahale ve uygulama sahası tanımıştır. (Yaşar ve Yenimahalleli Yaşar: 2012: 70). Ekonomik kriz ve akabinde ortaya çıkan İkinci Dünya Savaşı sürecini yaşayan dünyada, ulusal kalkınmacılık olarak adlandırabilecek anlayış hâkim olmaya başlamış, ulus devletler ekonomik müdahale ve sosyal politika üreticisi olarak ön plana çıkmışlardır. (Aydın, 1999: 6). 1970’li yıllara kadar devam eden bu süreçte ulus devletler, vatandaşlarına yönelik politikaların bir numaralı üreticisi konumunda olmuşlardır. 1970’li yıllardan sonra artarak devam eden küreselleşme anlayışı, ulus devletlerin hareket sahasını daraltmıştır. Küresel aktörler, ekonomik, siyasal, sosyal anlamda ulus devletleri geri planda bırakmışlardır. (Cebeci, 2008: 24). Küreselleşme süreci, ulus devletlerin ve ulusal politikaların öneminin azalmasına sebep olmuştur. (Ohmae, 1990: 4).
Küreselleşmenin ulus devletleri inisiyatif alma noktasında geri plana itmesine karşılık ulus devletlerin ve ulusal politikaların güçlendirilmesi gerektiğini savunanlar da bulunmaktadır. Uluslararası sermayenin ve uluslararası örgütlerin güçlenmesi, bu görüşü savunanlarca endişeyle karşılanmaktadır. Bu endişelerin başında gelirin ve kaynakların adaletli dağıtılamaması, işsizliğin giderek artması, sosyal güvenlik sistemlerinin tümden özelleştirilmesi gelmektedir. (Özaydın, 2008: 173-173).
Ulusal politikaları savunanlar, küresel sosyal politikaların, sosyal sorunları çözemediğini, sosyal adaletsizliği daha da artırdığını ifade etmektedirler. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi temel hizmetlerin dahi piyasalaştırılmasının, ulusal politikaların geri planda kalmasına ve sosyal devlet anlayışının zaafa uğramasına neden olduğunu düşünmektedirler. (Koray, 2007: 24). Sosyal politikaların, yerel ihtiyaçlar doğrultusunda hazırlanması, ulusal sınırlar içinde bu politikalara ihtiyaç duyanların daha fazla istifade edebilmesi anlamına gelmektedir. Her toplumun yapısı farklı olduğu gibi, bireylerin ihtiyaç duydukları politikalar, devletten devlete değişebilmektedir. Örneğin, bir ülkede eğitime yönelik politikalara ihtiyaçlar fazla iken başka bir ülkede sağlık hizmetlerine yönelik politikalara ihtiyaç daha fazla olabilmektedir. Küreselleşme ile küresel örgütlerin ve küresel sermayenin tekeline geçen sosyal politikalar, yerel ihtiyaçların karşılanması noktasında yetersiz kalabilmektedir. (Özaydın 2008: 168). Bu durumu Doğan ve Yılmaz şu şekilde ifade etmektedir:
“Küreselleşmenin en önemli eleştiri konularının başında kuralları koyanın uluslar üstü sermaye olduğu ve bu kurallara uyanın da ulusal hükümetler (devletler) olduğu yönündedir. Bu bağlamda ulus devletler, uluslararası sermayenin istediği doğrultuda politikalara başvurmaktadırlar. Bu değişimler içerisinde, devletlerin sosyal harcamaları azaltılmakta, maliye ve para politikaları da uluslararası sermaye birikimine hizmet edecek biçimde dönüştürülmektedir. Böylece ulus-devletler, vatandaşların isteklerini karşılayacak politikalar üretememekte, onların refah seviyelerini koruyamamakta ve gerekli olan sosyal amaçlı harcamaları yapmamaktadırlar. Bu şekilde oluşan faaliyetler dizisi, vatandaş bağlamında ulus-devlete olan temsil ve meşruiyet düzeyinde kırılmalara yol açmaktadır. Aidiyeti bulunduğu devlete karşı meşruiyetini yitiren vatandaş, geleceğinden habersiz olmakta ve refahı konusunda uluslar üstü sermayenin inisiyatifine bırakılmaktadır.” (Doğan ve Yılmaz, 2013: 16).
- Küresel Sosyal Politika
Küreselleşme ve neo-liberal uygulamaların 20.yy sonlarına doğru hız kazanması, piyasanın alabildiğine serbestleşmesi, sosyal politika anlayışının daralmasına sebep olmuştur. Sosyal devlet anlayışıyla yapılan harcamalar devletlerin ekonomik olarak büyümesine engel teşkil ettiği düşüncesi, işsizliğin artmasına, sosyal harcamaların kısıtlanmasına, sosyal politikalara ihtiyaç duyan insanların yalnızlaşmasına sebep olmuştur. (Dal, 2017: 13). Küreselleşme ile yerel düzeyde tartışılan sosyal meseleler artık ulus-ötesi meseleler haline gelmiştir. (Dal, 2017: 10). Bu durum, sosyal politika kavramının ulusal sınırları aşmasına ve küresel bir olgu olarak ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Küreselleşme hızı, piyasa rekabetinin artması, sosyal politikalara duyulan ihtiyacın artması, devletlerin benimsediği neo-liberal politikalar, ulusal ve küresel sosyal politika tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Özaydın, Yeates’ten yaptığı iktibas ile bu durumu şu şekilde ifade etmektedir:
“Sosyal politika günümüz dünyasında her ne kadar ulusal bir sorun olarak algılanmaya devam etse de küreselleşme sürecinde ulusal sınırları aşan boyutu daha çok öne çıkmıştır. Ulusal sosyal politikanın düzenleyicisi olan devlet ve devlet dışı kurumlar ulus üstü ve uluslararası düzeylerdeki sosyal politika düzenlemelerinden etkilenmektedirler. Uluslar üstü aktörler tarafından uygulandığı varsayılan küresel sosyal politika, küresel yeniden dağıtımı, küresel sosyal düzenlemeleri ve küresel sosyal yetkilendirmeyi şekillendirmekte ve bu değişim ulus üstü örgütlerin ulusal politikaları biçimlendirme usullerini de kapsamaktadır.” (Özaydın, 2008: 172).
Sosyal politikanın küresel ve ulus üstü düzenlemeleri gerektirdiği düşüncesini savunanlar, ulusal düzeyde uygulanan sosyal politikanın, uluslararası düzenlemeler ve ulus üstü politikalardan etkilendiğini, devletlerin bu uygulamaların dışında kalamadığını ifade etmektedirler. (Bulut, 2003: 186). Bu durumun küresel sosyal politika anlayışını zorunlu kıldığını düşünmektedirler. Devletlerin giderek küçülmesi, uluslararası örgütlerin yani uluslararası sermayenin devletlerin yerini almasına neden olmuş, küresel sosyal politika anlayışı giderek kuvvetlenmiştir. (Yüksel, 2007: 10).
- Küresel Örgütlerin Sosyal Politikalar Üzerindeki Etkisi
Neo-liberal politikaların gelişmesi, küreselleşme, ulus devletlerin hakimiyet alanının daralması ile küresel örgütler dünya üzerinde sosyal, ekonomik ve siyasi alanda daha fazla etki sahibi olmuşlardır. Küresel örgütlerin bu denli güçlenmesi ulus devletler açısından meşruiyet krizini de beraberinde getirmiştir. (Tuncel 2014: 49). Yaşanan bu meşruiyet krizinden sosyal politika anlayışının da etkilendiği söylenebilir.
Küreselleşen dünyada sosyal politika aktörleri olarak küresel örgütler oldukça önemli yer tutmaktadır. Dünya Bankası, IMF, OECD, WHO, UNESCO, UNICEF vb. gibi küresel örgütler sosyal politikaların geliştirilmesi ve uygulanması noktasında ulus devletleri geri planda bırakmışlardır. Ulus devletlerin, küresel örgütler tarafından geliştirilen politikalar dışında kalması zorlaşmıştır. Gelinen noktada bir ülke veya bir bölgede geliştirilecek sosyal politikalarda ulus devlet tek başına hareket edememektedir. (Şenkal, 2003: 119). Eşki Uğuz ve Saygılı bu durumu şu şekilde ifade etmektedirler:
“Özellikle post modernitenin ön plana çıkardığı çok kültürlülük, ulus devlet içinde küçük ulus devletlerin oluşumuna zemin hazırlayan bir faktör olarak ulus devletin egemenliğini aşındırmaktadır. Ulus devlet egemenliğini bölgesel güçler, yerel gruplar, uluslararası örgüt, çok uluslu şirketler, sivil toplum kuruluşları ve supranasyonel birliklerle paylaşmakta hatta onlara devretmektedir. Tüm bunların neticesinde ulus devletler; küresel sistemlerin yerel otoriteleri ya da yerel polis-jandarma karakolları konumuna indirgenmiş, kendi sınırları içerisindeki ekonomik, siyasi, kültürel politikaları belirleyemez hale gelmiştir.” (Eşki Uğuz ve Saygılı, 2016: 142).
Küreselleşmenin ulus devletler üzerindeki etkisi tartışmalarında, küresel örgütlerin küreselleşme sürecinde baş aktörlerden olduğu hatta küreselleşmenin hızını artırdığı görüşünü savunanlar da bulunmaktadır. (Kökalan Çımrın, 2009: 199). Küresel örgütler, ulus devletlerin, sosyal, siyasi, ekonomik iç ve dış tüm politikalarında önemli rol oynamaktadırlar. Bu politikaları kendi örgüt anlayışları ile şekillendirmektedirler. Para politikalarında IMF, Dünya Bankası, çalışma hayatında ILO, sağlık politikalarında WHO, sosyal ve toplumsal konularda UNESCO, UNICEF gibi örgütler etkin rol oynamaktadırlar. (Kaya, 2017:34).
Sonuç
Küreselleşme ile yaşanan değişim süreci, sosyal politika anlayışını da etkilemiştir. Küreselleşme ve neo-liberal uygulamaların artması, piyasanın serbestleşmesi ve kontrol edilemez bir noktaya gelmesi ulusal sosyal politika ve küresel sosyal politika tartışmalarına sebep olmuştur.
Ulusal sosyal politika savunucuları ulus devletlerin, küreselleşme ile sosyal politika üreticisi olarak geri plana itilmesine karşı çıkmaktadırlar. Her devletin kendi vatandaşlarının sorunlarına uygun politikalar üretmesi gerektiğini düşünmektedirler. Bu görüşü savunanlarca küresel politikalar sorunların çözümünde yetersiz kalmakta hatta daha büyük sorunları doğurmaktadır. Gelir eşitsizliğinin ve işsizliğin artması, insanların refah düzeylerinin günden güne bozulması bu sebeplerin başında gelmektedir. Esasen bu görüşün savunucuları küreselleşme kavramına kaygı ile yaklaşmaktadırlar. Küreselleşme ile yaşanan sosyal, siyasi ve ekonomik değişimin toplumları olumsuz etkilediğini, sosyal politika üreticisi olarak ön plana çıkan küresel örgütlerin, küreselleşme sürecini hızlandırdığını hatta bu sürece hizmet ettiklerini öne sürmektedirler.
Küresel sosyal politika anlayışını savunanlar ise, yaşanan değişimler neticesinde, dünyanın ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarının ortak olduğunu, bu sorunların çözümünde küresel örgütlerin etkin rol alması gerektiğini ifade etmektedirler. Toplumsal sorunların çözümünde küresel aktörlerin, olumlu etkilerine vurgu yaparak, devletlerin geliştirilen küresel sosyal politikalara paralel hareket etmeleri gerektiği düşüncesini vurgulamaktadırlar.
Her iki görüş ele alındığında, ulusal sosyal politika savunucularının her devletin ihtiyaçları doğrultusunda kendi politikalarını üretmesi gerektiği fikri makul durmaktadır. Küresel politikaların bütün devletlerin sorunlarına çözüm bulmakta zorlandığı ortadır. Öte yandan küresel sosyal politika anlayışına bakıldığında, küreselleşen dünyada devletler, küresel örgütlerin uygulamaya koyduğu politikaların dışında kalamamaktadır. Sınırların ortadan kalktığı bir dünyada küresel aktörlerin ulus üstü etkileri giderek artmaktadır.
KAYNAKÇA
Aydın, M.K (1999). Ulusal Kalkınmacılık” tan “Küreselleşme” ye. Bilgi Sosyal Bilimler Dergisi, (1), 1-23.
Bulut, N. (2003). Küreselleşme: Sosyal Devletin Sonu mu?. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 52(2), 173-196.
Cebeci, K. (2008). Küreselleşme Bağlamında Ulus-Devletin Egemenlik Gücünün Dönüşümü. 3 Türk Hukuk Sisteminde Normlar Hiyerarşisi ve Sayıştay Denetimine Etkileri, 23.
Dal, S. (2017). Sosyal Politikanın Dönüşümünü Küreselleşme Üzerinden Anlamak. Uluslararası Beşerî ve Sosyal Bilimler İnceleme Dergisi (UBSBİD), 11(1), 4- 18.
Doğan, K. C. Yılmaz, N. (2013). Küresel Sermayeye Dayalı Yeni Ekonomik Düzende Ulus-Devlet’in Egemenlik Krizi. Global Journal of Economics and Business Studies, 2(3), 12-19.
Eşki Uğuz H., Saygılı R. (2016). Küresel Dünyada Ulus Devlet. Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 16(32), 127-147.
Kaya, A. (2017). Kamu Politikalarının Ulusal Etkinliğini Yönlendiren Küresel Yapılanmaların Yetki Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yöntemleri. Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi, 19(40), 25-41.
Koray, M. (2007). Sosyal Politikanın Anlamı ve İşlevini Tartışmak. Çalışma ve Toplum, 4(15), 19-56.
Kökalan Çımrın, F. (2009). Küreselleşme, Neo-Liberalizm ve Refah Devleti İlişkisi Üzerine. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (23), 195-204.
Ohmae, K. (1990), “The Borderless World: Power and Strategy in the Interlinked Economy, London: Collins.
Özaydın, M. M. (2008). Küresel Etkilerle Şekillenen Sosyal Politika Anlayışı Ekseninde Sosyal Politikaların Geleceğini Tartışmak. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10(1), 163-180.
Şenkal, A. (2003). Küreselleşme, Sosyal Politikanın Dönüşümü ve Sivil Toplum Örgütleri. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, (45), 97-126.
Tuncel, G. (2014). Ulus Devletin Dönüşümünde Hükümet Dışı Örgütlerin Etkisi. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 28 (2), 39-54.
Yaşar, Y., Yaşar, G. Y. (2012). Neoliberal Küreselleşme ve Sosyal Politikada Dönüşüm, Mülkiye Dergisi, 36 (1-274), 63-92.
Yüksel, F. (2007). Sosyal Devletin Dönüşüm Sürecinde Yerel Yönetimlerin Yeni İşlevleri. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 62(01), 279-298.
Muhammed Yılmaz
Aylık Dergisi 206. Sayı, Kasım 2021