Selâm ile…
Dergimizin 200. sayısı, fikir çilesi haysiyetinin iki güzide insanı olan Üstad Necip Fazıl ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun, doğdukları ve perde ardına geçtikleri ay olan Mayıs’a tevafuk etti. Sadece böyle özel bir ayda onları kuru kuru anmak değil, her dem anlamak, fikirlerini yaşamak ve yaşatmak maksadına matuf olarak, “yaşamayı fikir, fikri yaşamak bilmek” şuuruyla faaliyetlerimizi devam ettirme gayreti içerisinde, bu sayımızı yolumuz öncüsü iki güzide insana ayırdık.
Kemalizmin idrakleri iğdiş ettiği, memleketimizin kurak ikliminde zuhur edip çağa damgasını vuracak fikri örgüleştiren, kurtarıcı ızdırab ile kurtuluşun “nasıl” ve “niçin”ini izah eden iki büyük mütefekkir, fikirlerini yaşayarak Müslümanlara rol-model oldu. “Mânâlarının ulaştığı her yeri Anadolu bilerek” ortaya koydukları fikir sistemi ve o fikir sistemine bağlı inşasını bekleyen müesseseler, tüm dünyanın modernizm bataklığına saplandığı demde, sadece Anadolu’nun değil tüm dünyanın tek kurtuluş ümidi olarak parlamakta, insanlığa kılavuz yıldızı olmaktadır.
İşte bu sebepledir ki, sistemin yapılarını elinde tutan elitler, tıpkı hayattayken olduğu gibi perde ardına geçmelerinin ardından da fikir aristokrasisinin iki güzide mütefekkiri olan Üstad Necip Fazıl ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “Büyük Doğu-İbda” fikriyatını ademe mahkûm edip, insanlığın gözleri önünden kaçırmak için olanca gayreti verirken bu fikrin otağı olan Anadolu’yu da her cepheden muhasara altında tutmaya çalışıyorlar. Fakat hesaba katmadıkları şey şu ki, “Allah velisi, dünyada iken, kınındaki kılıç gibidir. Ölünce, kınından çıkan kılıç gibi olup, tasarrufu, tesiri kuvvetlenir.” Bugün dünyada vuku bulan hadiseleri de bu veçheden ele almak bir zarurettir.
Bu vesileyle kapağımızda Üstad Necip Fazıl ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’na atfen “Su kadar aziz, güneş kadar cömerttiler! Rahmet, minnet ve hasretle yâd ediyoruz…” ifadelerine yer verdik.
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun yakın dostu Mevlüt Koç, “Hayat Nerede Başlar, Nerede Biter” başlıklı yazısında “Rahmetli Üstad Necip Fazıl, ulvî varlık muhasebesini yapmış, hakikatleri bulundukları hâl üzere görme sırrına ermiş yüce bir ruhtu. “Çile” şiiri, bu yüce ruhun niteliklerini yansıtan bir şaheserdir. Salih Mirzabeyoğlu ise, değişmez bilgi ve amellere taalluk eden İslâmî ölçüleri zevken idrak yoluyla kendine indirmiş, kelâmın sırlarına ermiş bahtiyar bir ruhtur. Bakmasını bilen göz için “Ölüm Odası- B/7”, isimli eseri bu özelliğinin en bariz delilidir. Birlikte ortaya koydukları sistem, çağımızda hem ferdî hem de içtimaî kemâli gerçekleştirmenin sistemidir.” diyor.
Üstad Necip Fazıl ile Salih Mirzabeyoğlu’nun birlikte geçirdiği zamanların şahidi olan ve gençliğinden itibaren Salih Mirzabeyoğlu’nun yanında bulunan bir diğer yakın dostu Yalçın Turgut Balaban ile iki büyük aksiyon adamını ve ortaya koydukları Büyük Doğu-İbda fikir sistemini konuştuk. Muhatabını maziye yolculuğa çıkaran bu röportajı büyük bir alaka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.
Muzaffer Doğan, Üstad Necip Fazıl’ın edebî kişiliğini ve ondan daha ehemmiyetli olduğunu belirttiği sistem kurucu özelliğini Aylık okurları için anlatırken Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ile Üstad Necip Fazıl arasındaki bağa da temas etti.
Hanife Kındır, “Dünya Çapında Bir Mütefekkir: Salih Mirzabeyoğlu” başlıklı yazısında İbda fikriyatıyla nasıl, hangi vesileyle tanıştığını anlatıyor.
Kâzım Albay, Üstad Necip Fazıl’ın “Din Eğitimi Camiasına Söyledikleri”ni ele aldı.
***
Zekeriya Koç, “II. Meşrutiyet ve 1909 Anayasal Değişikliği” hakkında bir yazı kaleme aldı.
M. Taha İnci, İslâm mimarisine dair yazı dizisine “Kâbe ve Kubbetü’s Sahra”dan bahsederek devam ediyor.
Muzaffer Ayvalıoğlu, Metin Erksan’ın 1960 yapımı “Gecelerin Ötesi” filmi üzerine fikirlerini paylaşıyor.
Zeynel Abidin Danalıoğlu, “Vedalar Uzun Olsun” başlıklı hikâyesiyle dergimizde.
Dr. Vehbi Kara, “Boğazlardaki Egemenlik Haklarımız ve Kanal İstanbul” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Tüm İslâm âleminin mübarek Ramazan bayramını tebrik ediyor, hasretini yürekten hissettiğimiz Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ve Üstad Necip Fazıl’ın açtığı yolda İslâm sancağının altında buluşabilmeyi temenni ediyoruz.
Allah’a emanet olunuz.