Gençlik, şüphesiz Allah’ın biz insanlar için verdiği en değerli nimetlerden biridir. Lakin aynı sıhhatte olduğu gibi gençlik de değerini kaybettikten sonra anladığımız hazinelerden bir tanesidir. Günümüzün temel sorunlarından birinin de gençlerin ne istediğini ve nasıl çalışmaları gerektiğini bilmemesi diyebiliriz. Kemmiyet bâbında, Üstâd Necip Fazıl’ın tarifi ile “İnsan başıyla fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, fikir öfkesidir.” şuurunda yeterli gencimiz olmadığı gibi keyfiyet bâbında da gençlerimizin vakitlerini tam manasıyla kullanamaması ve dolayısıyla da “başarılı” olamamaları başlıca sorunlardan biridir. Bu ve bunun gibi sorunları cevaplamaya çalışan Ali Fuad Başgil, gençlik üzerine verdiği konferanslarını yazıya dökmesi ve genişletmesinin sonucunda oluşturduğu Gençlerle Başbaşa adlı eserinde, bize gençlerin nasıl disiplin kazanacağına dair cevapları aktarır. Başgil bunu yaparken gençlerin karşısında bir yazar bir profesör kimliğinden ziyade; aynı yollardan geçmiş, aynı sancıları çekmiş bir abi, bir arkadaş ve hatta bir baba gibi durmaya çalışmıştır. Aynı zamanda Millî Eğitim Bakanlığı tarafından genelge ile “100 Temel Eser” içerisine alınan bu eser, bir ideal uğruna yetişmek isteyen her gencin okuması gereken kitaplardan bir tanesidir.
Ali Fuad Başgil Kimdir?
1893 Samsun-Çarşamba doğumlu olan Başgil’in babası Halis Şükrü Efendi, annesi Fatma Hanım’dır. Dedesi Bölükbaşoğullargilden Hafız İbrahim Efendi’dir. İlkokulu Çarşamba’da okumuş, lise öğrenimine İstanbul’da başlamış ve Paris’te tamamlamıştır. İstanbul’da okurken I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla beraber eğitimini yarıda kesip dört yıldan fazla süre Kafkas Cephesinde subay olarak görev yapan Başgil, İstanbul’a döndükten sonra bir müddet ticaret ile uğraşmış akabinde ise eğitimini tamamlamak için Paris’e gitmiştir. Paris’te önce Saint-Barbe Lisesi sonra Buffon Lisesi’ne gitmiş ve burada lise eğitimini tamamlamıştır. Grenoble Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra doktorasını Paris Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yapmıştır. Daha sonra Paris Edebiyat Fakültesi felsefe bölümü ile Paris Siyasi İlimler Merkezi’ni de bitirmiştir. Ali Fuad Başgil ayrıca Lahey Devletler Hukuku Akademisi’nin derslerine devam edip, buradan da mezun olmuştur. Hatay’ın bağımsızlığa kavuşmasından sonra 1937’de Hatay Cumhuriyeti’nin anayasasını da yine kendisi hazırlamıştır.(1)
İstanbul Üniversitesi’nde uzun yıllar Teşkilat-ı Esasiye Hukuku dersleri veren Başgil, 1939 yılında ordinaryüs profesör unvanını aldı. Dönemin Demokrat Partili mebusları ile yakın ilişkileri olduğu için 1960 darbesinden sonra Millî Birlik Komitesi tarafından çeşitli üniversitelerden uzaklaştırılan 147’ler listesinde yer aldı.(2) 1961 yılında Milli Birlik Komitesi’nin, 147’lerin tekrar üniversiteye dönebileceklerine dair özel kanun çıkarmasına rağmen bunu kabul etmedi ve Adalet Partisi içerisinde siyasete atıldı.
15 Ekim 1961 seçimlerinde Adalet Partisi listesinden bağımsız Samsun Senatörü seçildi. Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını koyması, dinozorlardan Orgeneral Cemal Gürsel’in cumhurbaşkanlığında ısrar eden askeri kesimden gelen yoğun tepkilerle karşılaştı. Olası bir darbeyi önlemek için, seçimlere katılan CHP, AP, CKMP ve YTP(3) partilerinin liderleri 24 Ekim 1961 tarihinde Cemal Gürsel ve askerler tarafından hazırlanan koşulları içeren protokolü imzaladı.
Aynı gece Başgil; Fahri Özdilek ve Sıtkı Ulay tarafından götürüldüğü Başbakanlık’ta Millî Birlik Komitesi üyesi bazı subaylarınca” eğer Cumhurbaşkanlığı’na aday olursanız hayatınızı garanti edemeyiz” denilerek uyarılarak kendisine Cumhurbaşkanlığı adaylığından el çektirildi ve Cumhuriyet Senatosu üyeliğinden de istifa ederek yurt dışına çıktı. Bunu izleyen yıllarda Cenevre Üniversitesi’nde muhtelif dersler verdi, aynı üniversitede Türk Dili ve Türk Tarihi Kürsüleri’ne başkanlık yaptı. Adalet Partisi’nin %52 oy oranıyla tek başına kazandığı 1965 seçimlerinde İstanbul milletvekili seçilip Türkiye’ye dönen Prof. Ali Fuat Başgil, 17 Nisan 1967 tarihinde İstanbul’da vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.
Ali Fuad Başgil yıllar boyu süren muallimlik mesleğinin yanında pek çok uluslararası kongrede memleketini temsil etmiş, Türkçe ve Fransızca muhtelif eserler yayınlamıştır. 1930 yılından 1967 yılına kadar çeşitli gazetelerde yayınlanan birçok yazısı ile Anadolu halkının aydınlanması için çalışan Başgil Kemalist rejimin dinozor artıklarından nasibini almıştır.
Gençlerle Başbaşa
Ali Fuad Başgil, kitabını beş kısma ayırmıştır. Eserinde ana kısımlara geçmeden evvel “Başlamadan Önce” başlığıyla Paris’teki hatıralarını, öğrencilik yıllarında çektiği sıkıntıları ve bunları nasıl aştığını anlatan yedi sayfalık metinle kitaba giriş yapmaktadır.
Hemen akabinde “Başarılı Olma Yolunun Tehlikeleri ve Düşmanları” başlığıyla mevzuya giriş yapan Başgil “Başarılı olmanın önünde ana hatlarıyla üç engel bulunmaktadır.” diyor ve bu engelleri şöyle sıralıyor: “Tembellik, Kötü Arkadaş, Kötü Örnekler”.
Bu teşhislerle birlikte giriş yapılan kitapta; “Başarılı Olmanın Şartları, Terbiyenin Ruh ve Karakter Üzerindeki Etkisi, Verimli Çalışmanın Yöntemi, Çalışma Hayatının ve Genellikle Başarılı Olmanın Kanunları” diye adlandırdığı altın öğütlerle kitabı sonlandırıyor.
Başarının ilk düşmanı olarak tembelliği ele alan Başgil, öteden beri söylenen “İnsan tembel bir hayvandır.” sözünü hatırlatarak gençlerin dikkatini celbeden bir girişle tembelliğin tanımını, özellikle tembelliğin gençlere ve insanlara nasıl yaklaştığını tarif ediyor.
“Başarının ilk şartı iradeli olmaktır. Bu şartların birincisi ve hiç şüphe etme ki hayat için her şeyden önce gelen, iradeli olmaktır. Gevşekliğin, uçarılık, hoppalık, züppeliğin, türlü türlü şekilleri ile adına tembellik dediğimiz sefalet şeytanı ve başarı düşmanının yıldığı biricik silah iradedir. İyilik yolunda iradeni kullanabiliyorsan, korkma. Karşında boş lafçıların ağzı ötmez; kötü örnekler zehirli dillerini çıkarıp seninle alay etmez.” diyerek iradenin önemine vurgu yapan Başgil, ilerleyen kısımlarda “irade nedir, iradeli olmak ne demektir” kısımlarıyla daha da mevzuun teferruatına inmekte ve hatta şuuraltından, reflekslerden, içgüdü ve alışkanlıkların farkından bahsederek meselenin insan psikolojisi üzerindeki tarafına da ayna tutmaktadır. Aynı bölümde son olarak ahlaki iradeye değinen Başgil “İradeli olmak elimizde midir? Fiil ve hareketlerimizi bizzat tercih etmek, sevk ve idare etmek gücüne sahip miyiz? Bu yaradılış sonucu mu yoksa bir terbiye meselesi mi? Yaradılış sonucuysa, terbiyenin, fikri ve manevi çabanın ruh ve karakter üzerinde hiç mi bir etkisi yoktur?” sorularını sorduktan sonra bu soruları cevaplandırdığı ana kısım olan kitabın üçüncü bölümüne geçmektedir.
“Terbiyenin Ruh ve Karakter Üzerindeki Etkisi” başlıklı ve benim de en çok keyif alarak okuduğum bu kısım hakkında teferruata girmeyip okuyacak olan herkese keyifli okumalar diliyorum.
Dipnotlar
1-Hatay Cumhuriyeti: 1937’de Milletler Cemiyeti kararıyla Hatay sorununun çözümü için kurulmuştur. Devletin kuruluşu Hatay Millet Meclisi’nin 2 Eylül 1938 tarihli kararıyla ilan edilmiştir. Devlet Başkanlığına Tayfur Sökmen, Meclis Başkanlığı’na Abdülgani Türkmen, Başbakanlığa ise Abdurrahman Melek seçilmiştir. Devletin resmî dili Türkçe, ikinci dili ise Fransızca olmuştu ancak Arapça eğitim veren okullar Arapça eğitime devam edeceklerdi. Kuruluş taslağında iç işlerinde bağımsız olarak düşünülmüş; dış ilişkiler, mali ilişkiler, gümrüklerin ve toprak bütünlüğünün Fransa ve Türkiye tarafından denetim ve güvence altına alınmasına karar verilmişti. Bütün karar ve yürütme organları Türk nüfusunun yönetiminde olan devletin statü gereği Fransız Suriye mandasına olan bağımlılığı sorun yaratıyordu. Bu nedenle, aşama aşama gerçekleştirilen değişikliklerle Türkiye’ye bağlanmaya doğru giden Hatay, II. Dünya Savaşı’nın yaklaşması nedeniyle Fransa’nın da ısrarcı olamamasından ve Türkiye ile savaşmayı göze alamaması sonucunda, Fransa ile Türkiye arasında 23 Haziran 1939 tarihinde Ankara’da, “Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorunlarının Kesinlikle Çözümüne İlişkin Antlaşma’nın imzalanması ile Fransa, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını kabul etmiş, 29 Haziran 1939’da Hatay Devleti Millet Meclisi’nin aldığı karar doğrultusunda Türkiye’ye katılmıştır. Türkiye ise, 7 Temmuz 1939 günü çıkarılan bir yasa ile “Hatay” ilini kurarak katılma işlemini sonuçlandırdı. 23 Temmuz 1939 tarihinde de Fransız birlikleri Hatay’ı terk etmiştir.
2-Ekim 1960’ta Millî Birlik Komitesi 147 öğretim üyesini üniversitelerden uzaklaştırdı. Görevine son verilenler arasında Emin Bilgiç, Ali Fuat Başgil, Sabahattin Eyüboğlu, Yavuz Abadan, Nusret Hızır, Tarık Zafer Tunaya, Mîna Urgan, Haldun Taner de vardı. Genelde bu tasfiyeler üniversite içinden gelen ihbarlara dayanıyordu. Tasfiyelerin yanında ayrıca, Oya Baydar, İdris Küçükömer ve Sencer Divitçioğlu’nun profesörlükleri de reddedildi. Kararı protesto etmek için Fikret Narter (İTÜ), Sıddık Sami Onar (İstanbul Üniversitesi), Suut Kemal Yetkin (Ankara Üniversitesi) ve Turhan Feyzioğlu (ODTÜ) gibi rektör ve birçok öğretim üyesi görevinden istifa etti. 1962 yılında çıkarılan yasayla öğretim üyelerine geri dönüş hakkı tanındı.
3-Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Yeni Türkiye Partisi
Yazar: Yusuf Kacır
Aylık Dergisi 195. Sayı, Aralık 2020