Doğu Türkistan Basın ve Medya Derneği Başkanı Abdulvaris Hoten: Çin Doğu Türkistan’da Soykırım Uyguluyor

Doğu Türkistan’da Çin’in uyguladığı zulmü okurlarımız için anlatabilir misiniz?

Biraz geriye giderek anlatalım. Doğu Türkistan bir milyon sekiz yüz bin kilometrekarelik bir alandır ve 1949 yılında işgal edilmiştir. Coğrafi olarak stratejik bir konumu vardır. Doğu Türkistan yeraltı ve yerüstü zenginliklere sahip bir ülkedir, altın, petrol, kömür, uranyum, gümüş vb. Çin toprağının genelinde 168 farklı türde madene sahiptir, bunun 128 türü Doğu Türkistan’dan çıkıyor. Çin, Doğu Türkistan’ı 1949 yılında işgal ettikten sonra 2013 yılına kadar bu zulüm devam etti. Nasıl? Hicap, namaz kılmak, on sekiz yaşında olmayan çocukların camiye girmesi, devlette çalışanların camiye girmesi yasaktı. Bu yasakların hepsi 2013 yılına kadar devam ediyordu. Bu zulümlere rağmen 35-40 milyonluk Doğu Türkistan halkı dinini, ahlâkını, kültürünü, İslâmî anlayışını korumaya çalıştı. 2013 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Doğu Türkistan’a bir ziyaret gerçekleştirdi, özellikle Hoten şehrine gitti. Hoten, Müslümanların çoğunlukta olduğu bir yer. Şi Cinping oradayken “Kendimi bir Arap memleketine gelmiş gibi hissettim.” dedi. Şuraya varmak istiyorum, Şi Cinping “Yetmiş yıldır işgal altında tutulmuş bir memlekete bakıldığında sanki bir Arap memleketi, Müslümanlar serbest, istediğini yapabiliyor.” düşüncesi oluştu. Şi Cinping Çin’e döndüğü zaman Doğu Türkistan’ın genel siyasî sistemini tamamen değiştirdi. Yüksek veya düşük seviyedeki tüm yetkilileri Çin’den getirdiği kişilerle değiştirdi. 2014 yılına gelindiğinde kamp meselesi ortaya çıktı.

Çin zulmü altındaki Doğu Türkistan kampları genişletiliyor. Kamplara son zamanlarda yüksek duvarlar örülüyor, yeni inşaatlar yapılıyor. Bu kamp mevzusu ne zaman başladı ve kamplarda neler yapılıyor?

Çin, Doğu Türkistan’ı işgal ettiğinden bu yana kamplar vardı. Çin, Doğu Türkistan halkını toplayıp sabahtan akşama kadar çalıştırıyordu. Günün üç öğünü bir adet ekmek vererek. Bu böyle uzun yıllar devam etti. 2014 yılına gelindiğinde Çin, “Bu böyle olmuyor, bu insanların beynini tamamen değiştirmemiz gerekiyor. Yoksa bu insanlar kendi dini ile, kendi kültürüyle, kendi inancıyla kalıyor.” dedi. Bunu değiştirmek için de “Kamplar yapacağız, Doğu Türkistanlıların hepsinin beynini yıkamak için çalışacağız.” denildi ve bu sistemi kurdular. 2014 yılından günümüze kadar Müslüman Uygur Türklerinin, BM’nin ilan ettiği rakama göre bir milyondan fazlası kamplara kapatıldı. Çin de bunu kabul etti, “eğitim merkezi” olarak adlandırıyor bu kampları. Ama gayriresmî, güvenli olan rakamlara bakıldığı zaman kamplara kapatılan insan sayısı 4-5 milyonu buluyor. Her yer bomboş. Beş milyona yakın insan “Nazi kampları”nda beynini yıkamak maksadıyla yatıyor.

Beyin yıkamaktan kasıt nedir, kültürel ve dini olarak bakış açılarını mı değiştiriyorlar?

Doğrudur. Çin “İslâm afyondur. Bu halkı zehirler, bunu değiştirmemiz lâzım.” diyerek ilk hedefi İslâm’ı toplumda tamamen yok etmek olarak koydu. Doğu Türkistan’da 2014 yılından günümüze kadar on bin cami yıkıldı, bazı camileri de meyhane, gece kondu, kahvehane olarak değiştirdiler. Tarihi camileri de müzeye çevirdiler, içinde ibadet etmeyi yasakladılar. Ezan okuyan olursa da hapse atılıyor. Devamında Kur’an, İslâm’a ait her türlü makale, kitap, seccade ve kadınların uzun elbiselerini topladılar, yıkıp yaktılar. Haram-helal diye bir şey kalmadı.

Şu an kapalı bile gezilemiyor öyle mi?

Gezdirmiyorlar, mümkün değil. Annelerimiz, ninelerimizin başörtüsünü aldılar. Bu kadar rezil bir durum yaşıyoruz.

Maalesef Cumhuriyet ilan edildikten sonra dini ve kültürel bir soykırım Türkiye’de de yaşandı.

Türkiye’deki durumu detaylı olarak bilmiyorum ama Doğu Türkistan’daki durum farklı. İnsanların sadece elbisesi, kültürü, başörtüsü alınmadı, insanlarını dinini tamamen ortadan kaldırmak istiyorlar.

Doğu Türkistan’da hukuka, devletin yönetim şekline de tacizde bulunuyorlar mı?

Çin’de ve Doğu Türkistan’da hukuk diye bir şey yok. Herhangi bir sistem yok, bu şekilde tasvip etmiyorlar. Hapse attıkları kadınlara ilaç vererek kısırlaştırıyorlar hamile kalmasınlar diye. Hoten ve Kaşgar bölgesinde 2016-2020 arası doğum oranı yüzde altmış beş düştü. 15-20 sene sonra orada kimler kalacak? Çin’den getirdikleri kişiler.

Sizin haberlerinize ve videolarınıza baktığımız zaman her eve bir Çinli yerleştirme mevzusunu gördük. Bu durumu açıklar mısınız?

Bu mevzu 2018’de çıktı. Çin istihbaratında çalışan ajanlar “Biz dışarıda bunların ne yaptığını kamera ile takip edebiliyoruz ama evde ne yaptığını bilmiyoruz, onun için her eve bir Çinli yerleştirelim, namaz kılamasınlar, dua edemesinler.” dediler ve Doğu Türkistan’da her bir Müslüman aileye bir tane Çinli yerleştirdiler. Doğu Türkistanlı Müslümanlar, Çinlilerle beraber yiyorlar, içiyorlar, yatıyor. Eve yerleştirdikleri Çinliler de rapor tutup devlete gönderiyor. “Bu aile öyle, bu aile böyle.” diye. Devamında zorla Müslüman kızlarımızı Çinlilerle evlendirdiler. Çinliler Doğu Türkistan’a gelip “Ben bu kızla evleneceğim.” diyor ama kız reddederse ailesiyle beraber hapse atılıyor. Öyle bir hâle geldi ki, bazı Müslüman kadınlar “İntihar etsek caiz midir?” diye soruyor. Hapishaneden kurtularak Türkiye ve Kazakistan’a kaçan kadınlar var, onların şahitliği var kamplarda yaşananlarla ilgili olarak. Bir daha hamile kalmasın diye iğne vuruluyorlar, zorla bebekleri düşürüyorlar.

Doğan çocuklara ne yapıyorlar?

Babaları ve çocukları hapse attıktan sonra, iki yaşından on yaşına kadar olan çocukları ayrı bir yerde kampa attılar. Orada ne yapıyorlar? Çocukları Çinli gibi yetiştiriyorlar. Kültürel, dini, fikir açısından her türlü Çinlileştirmeye çalışıyorlar. Bu çocuklar kendi anne-babasını, dilini, kültürünü, dinini bilmeden büyüyor.

Bir nevi mankurtlaştırıyorlar.

Kesinlikle.

Bu çocukları Çinli olarak yetiştirip Doğu Türkistan’a düşman ediyorlar değil mi?

Çin, bunu amaçlıyor zaten. Burada Uygur kelimesi tamamen bitsin diye uğraşıyor. Çin’in “İpek Yolu” projesi var. İpek Yolu projesi, Çin’den Londra’ya kadar gidiyor, altmıştan fazla ülke bu projeden istifade ediyor. İpek Yolu projesinin esas merkezi Doğu Türkistan. Geçmişte ecdatlarımız İpek Yolu’nu o şekilde kullanmış. Çinliler 2050 yılında İpek yolu projesini gerçekleştirmesi için Doğu Türkistan’ı tamamen işgal edip, güvenliğini kendisi sağlaması gerekiyor. Aksi takdirde İpek Yolu projesi bir hayal olarak kalacak. Çin, 2050 yılına kadar Doğu Türkistan, Uygur, Müslüman kelimeleri tamamen bitecek diyor. Doğu Türkistan’da sayısız yeraltı zenginlikleri var, dolayısıyla Doğu Türkistan uluslararası pazara açılma kapısı diyebiliriz. Çin bu yüzden Doğu Türkistan coğrafyasının tamamını ele geçirmek istiyor.

Doğu Türkistan’ın başındaki siyasiler Çin kuklası mı?

Tabiî ki. Mesela Urumçi’nin genel valisi dört sene çalıştı, Çin, iftira atarak “rüşvet yedin tarzında” açığa alıyorlar onun yerine istedikleri kişiyi koyuyorlar ve bu şekilde Doğu Türkistan halkını yönetmeye, zulmetmeye devam ediyor.

Çin’de bazı programlarda, TV kanallarında Çinli yetkililer kanallara çıkıp birçok şeyi reddediyor. “Kamplarda bunlara iş veriyoruz.” şeklinde açıklamalarda bulunuyorlar. Bazı moderatörler orada yapılan işkenceleri, neler yapıldığını gösterince inkâr ediyorlar. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Çin demek “yalan makinesi, utanmaz” demektir. Bunlar hiç utanmazlar, insanların yüzüne bakarak yalan söylerler. Çin, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi ucuza “köle” gibi çalıştırarak uluslararası şirketlerle ticaret yapıyor. Oradaki kamplarda yaşanan zulümlerin raporları var, BM’nin yayımladığı raporlarda açıkça görebilirsiniz. Ama Çinliler diyor ki, “Bizde böyle bir şey yok.” Bunların yaptığı sahtekarlık.

Doğu Türkistan’dan birisi Türkiye’ye gelmek istese gelebilir mi? Pasaport vermeme gibi sorunlar çıkarıyorlar mı?

Çinliler Doğu Türkistanlılara pasaport vermiyordu. Çin, 2010-2013 yılları içerisinde pasaport almayan aile kalmasın diye bir proje çıkardı. Özellikle Türkiye’ye yoğun bir ilgi oldu, Hac-umre yapmak için Suudi Arabistan’a gittiler. 2015 yılına gelindiğinde Çin pasaportları tekrar topladı. Türkiye’ye geri dönmesinler diye on senedir hapis yatan kardeşlerimiz var.

Çin’in pasaport vermekten maksadı da fişlemek olabilir mi?

Tabiî amaçları bu. O zamanlar bir sürü genç pasaportsuz da çıktı, bu zulüm altında yaşamak istemediler. Gençlerin hepsini dışarı çıkardılar, geri dönenleri bu şekilde “sen Türkiye’ye gitmişsin, sen şuraya gitmişsin.” şeklindeki bahanelerle 10-15 sene hapse attılar.

Doğu Türkistan’da Çin’e karşı bir eylem, direniş var mı?

Çin’e karşı çok hareketlenme, eylem oldu. Fakat başarısızlıkla sonuçlandı. Son olarak 2009 yılında Urumçi katliamı oldu. Sonrasında gençler direniş göstermek istediler ama bir türlü netice alamadılar, başarısız oldular. Doğu Türkistanlı gençler Çin’den nefret ediyor ama toplanmaları için fırsatları olmuyor. Kamp meselesi çıktıktan sonra Doğu Türkistan halkı tamamen korkmuş durumda, ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Doğu Türkistan’daki hastaneler ne durumda. Pandemi süreci orada da yaşanıyor. Koronavirüsten ölenler var mı?

Benim kanaatime göre koronavirüsü Çin’in tarafından üretilmiş bir hastalık. Çin’in Vuhan bölgesinde çıktı. Çin’de bir buçuk milyar insan yaşıyor. Çin’de gündüz çalışan gece alışveriş yapıyor, gece çalışan gündüz alışveriş yapıyor. Herhangi bir boşluk yok ülkede. Hastalık yokmuş gibi yaşanıyor. Dünyanın bir tarafına gitmiş bu hastalık. Dünyanın her yanına dağılmış ama Çin’de yok bu hastalık. Nasıl önlemiş bunu? Vuhan bölgesinde, 10 milyon insanın yaşadığı bölgede hastalık bitti denildi. Diğer insanlara neden dağılmıyor bu hastalık. Açıklasınlar bakalım?

Evet, ABD’de 200 bin ölüm olurken ve kalan 700 bin ölüm dünyanın diğer ülkelerinde yaşanırken Çin’de neden bir birkaç ölüm dışında bir problem yaşanmadı?

Tabii. Madem hastalığı bitirdiler, açıklasınlar biz böyle önlem aldık, böyle hareket ettik, şu ilacı kullandık diye. Diğer bölgelere neden dağılmıyor?

Türkistan’da şu an bu hastalıktan ölen var mı?

Wuhan’da virüs çıktıktan sonra tüm kapılarını kapattı Çin ama Doğu Türkistan’a giden bölgelerini açık bıraktı. Doğu Türkistan’da uçak, tramvay, otobüs açık. Hatta 13 bin hasta Çinliyi Doğu Türkistan’a göndermiş oldu. Wuhan fabrikalarında çalışan Çinliler oradan kaçmaya başladı, onların yerlerine Doğu Türkistanlıları getirdiler çalıştırmak üzere. Hala Wuhan’da çalışıyorlar. Wuhan’da hastalıklara müdahale ettirmek için Doğu Türkistan’dan doktor ve hemşirelerin hepsini toplayıp Wuhan’a hastanelere yerleştirdiler. Doğu Türkistan’ın genel bölgelerine bu hastalık yayılmaya başladı. Dışarı çıkmak yasak diye de milleti evlerine hapsettiler korona bahanesiyle. Milleti aç ve susuz bırakıyorlar. Çileden çıkaran politikalar güdüyorlar. Bundan dolayı ölenler ve sıkıntılar yaşayan çok Doğu Türkistanlı var. Doğu Türkistan’da Çin’in resmi ilanına göre koronadan ölen yok. Çin’in ilan ettiği istatistik sayıları ne ise onun siz 10 katını düşünün.

Birleşmiş Milletler de devamlı bu zulme dair istatistiki çalışmalar yapıyor. Çin’e karşı herhangi bir yaptırımı yok mu? Bir de dünya çapında Doğu Türkistan’a yönelik çalışımalar mevcut mu?

Doğu Türkistan meselesinde son zamanlarda, son 4-5 sene içerisinde, uluslararası alanda baya bir aşama kaydedildi. Özellikle medya konusunda. Ancak fiili olarak herhangi bir hareket söz konusu değil. 2018-2020 içerisinde ABD’de Çinli yetkililerini cezalandırma gibi bir kanuni durum olmuştu. Tabii Çin ile Amerika arasında olan anlaşmazlıklardan dolayı Çin’e yaptırım uygulayabilir veya ekonomik olarak etkileyebilir bu kanunu resmileştirirse, uygularsa. Ona da Çin misliyle cevap veriyor. Diğer ülkelerde ise “Doğu Türkistan’da soykırım var bunu durdurun” diye herhangi bir çalışma söz konusu değil. Sadece insan hakları müesseseleri, şahıslar, gazeteciler, kimi medyacılar yazı, haber ve makalelerle dile getiriyor. Fakat Çin’e kafa tutan ülke yok.

Aralarında Müslüman ülkelerin den bulunduğu 46 hükümetten, Çin’in Doğu Türkistan politikasına destek verildi. 46 ülke temsilcisi imzaladı.

Bu imza ile alakalı 22 Avrupa ülkesi Çin zulmüne karşı toplu olarak bir beyanatta bulundu ve imzaladı. Buna karşı Çin zulmünü destekleyen 50 devlet imza attı. İçinde Müslüman devletler de var. Bunlar kendi menfaati, siyasi amaçları, Çin ile olan irtibatları için imza attılar.

2013’te Mısır’da Sisi meşru hükümete darbe yaptı, ondan önce Arap Baharı mevzuu mevcut. Birkaç olay daha İslam dünyasında patlayınca, buradaki karışıklıklar sonucunda Çin de bundan güç alarak, cesaret alarak Doğu Türkistan’da zulmü daha da artırdı. Fırsata çevirdiler olayları. Siz nasıl teröriste karşı duruyorsunuz biz de teröre karşı duruyoruz bahanesiyle soykırıma devam ediyorlar.

Toplama kamplarına getirilen Doğu Türkistanlı aileler ne kadar kalıyor. İçeri giren çıkabiliyor mu? Haberlerde de gördüğümüz üzere içeride uzun yıllar olanlar var. Neler yaşanıyor orada?

Evet, akademisyenler, araştırmacılar, önderler, Doğu Türkistan’ın önde gelenler kamplarda ve çoğu şehit edildi. Çıkanlar da oluyor ara sıra. Çıkanlar da 3-4 ay içinde ölüyorlar. Onlara yine Çinliler tarafından zehirli iğne yapılıyor. Kamplardan çıkan insanlar zaten hasta olarak çıkıyor. Yürüyemiyorlar. Sadece nefes alıyorlar. Bir adam 70 kilo olarak kampa alınıyorsa, çıktığında 30 kilo olarak çıkıyor. Zaten birkaç gün yaşayıp ölüyorlar. Çinliler Doğu Türkistan’da kimsenin yaşamasını istemiyor. Tamamen bitirmek amaçları. Müslümanları bitirelim ki İslam da bitsin diye yapılıyor bu soykırım. O yüzden yaptığı birçok işkence, güdülen birçok politika Doğu Türkistanlıların Müslümanlığına yönelik.

Teşekkür ediyorum.

Ben teşekkür ederim.

Aylık Dergisi 193. Sayı, Ekim 2020

Yazar

Bir yanıt yazın