İslâm Coğrafyasındaki İhanet Rejimleri

İslâm coğrafyasında nerede bir zulüm, katliam savaş, karmaşa varsa, neredeyse tüm Müslümanlar bunun sorumlusu olarak ABD ve Batıyı görüyorlar. Elbette bu gerçek. Sömürgeci Batı, İslâm coğrafyasındaki doğal kaynakları, zenginlikleri yağmalamak için bu zulümleri yapıyor. Ama İslâm dünyası adam gibi olsa, Müslümanca davransa bu sömürü de olmaz, bunca katliam, savaş, zulüm de olmaz.

O zaman ne Çin Doğu Türkistan’da bir Müslümanın kılına dokunabilir, ne ABD Irak’ta, Afganistan’da katliam yapabilir, ne İsrail bir Filistinlinin kılına dokunabilir. Ne de Afrika’da Avrupalılar herhangi bir insanımıza zarar verebilir. Bütün bu zulümlerin gerçekleşmesinin ilk müsebbibi İslâm coğrafyasının uşak ruhlu, müsrif, hain yönetimleridir.

Dünya petrol rezervlerinin % 25,4’ü Suud’da, % 11’i Irak’ta,%9,6’sı BAE’de %9,2’si Kuveyt’te, % 3’ü Libya’da, % 2’si Kazakistan’da, % 8.6’sı İran’da bulunuyor. Bu veriler yıllara göre göre değişebilir. Ama şu bir hakikat ki, dünya petrol rezervlerinin %70’i İslâm coğrafyasında ve tüm dünya buna muhtaç. Böyle bir güç ve enerji kaynağını topraklarında bulunduran Müslümanlar neden zulüm altında o zaman?

Sorunun cevabı çok net; Suud, BAE ve Mısır başta olmak üzere İslâm dünyasındaki bir çok rejim sömürgecilerin kuklası olduğu için!.. Ümmet coğrafyasında akan kanın en büyük sorumlusu ve finansörü Suudî Arabistan ile BAE rejimidir. İran ise daima emperyalizmin tam istediği gibi davranan, tarihi boyunca Müslümanlara karşı ihanet içinde olan sapkın güruhları silahlandırdı ve kışkırttı. İslâm dünyasında fitne ekmek molla rejiminin en büyük maharetidir.

Suud rejimi de aynı işin baş sorumlusu olarak ulaştığı her yere fitne sokmuş, BAE ile birlikte fitnenin maddi-manevi destekçisi olmuştur. Suud rejimi, Vehhabilik gibi materyalist, her türlü incelikten, itikadî ve amelî ölçüden yoksun bir şirk zihniyetiyle -bu arada en büyük müşrik, ABD korkusu Allah korkusundan kat kat daha fazla olan kendisidir- Müslümanları tekfir eden, Müslümanların kanını helal gören yapılar kuruyor, yaygınlaştırıyor, finanse ediyor. İslâm coğrafyasında boğazlaşmaya, katliamlara sebep oluyor. Geçmişte Çeçenistan’a selefi propagandacılar gönderdiler. Bir yandan İran Şii rejimi, bir yandan Suud Vehhabî rejimi çeçen mücahitleri birbirlerini öldürmeye kışkırtıyorlardı. Vehhabi-Selefi zihniyetini yaymak için gittiği her yeri bölüp parçalıyor, çatışma çıkarıyor. İsrail’den farksız. İslâm coğrafyasını Batının işgal etmesine zemin hazırlıyor. Tanzanya, Kamerun, Çad gibi Müslüman nüfusu yüksek ülkelerde bir cani yapıyı, Somali’de başka bir cani yapıyı, Suriye ve Irak’ta IŞİD’i, ABD-İsrail’e eksiksiz servisleriyle finanse ettiler. Bir müddet sonra bakıldığında, söz konusu ülkelerde ABD ve diğer Batılı güçlerin ismi geçmeye başladı.

ABD ve Batı, bu örgütlere para veren, destekleyen Suud ve BAE’yi hiçbir şekilde sorumlu tutmadığı gibi, sözde uluslararası hukuk önünde aklıyor. Malum cani yapılardan biri bitirildi deniliyor bir başkası yerini alıyor. İsrail ile sıkı fıkı, siyonizmin tüm enerji ihtiyacını ABD’li ve İsrail’li şirketler aracılığı ile karşılıyor.

İsrail’in büyük tehlike gördüğü merhum Mursi’ye darbe yaptırdılar. Darbeci Sisi rejiminin ayakta kalması için Mısır’a milyar dolarlar akıttılar. Filistin’in mazlum halkından nefret pompaladılar; bu nefretleri İsrail’in Filistinlilere duyduğu nefretten geri kalır değil. Muhammed Zeyd adlı Suudî Arabistanlı gazeteci, bir videosunda; “Ey İsrailliler, şu Orta Doğunun fitnesi bir avuç Filistinliyi neden yok etmiyorsunuz? Hepsini ezin geçin de Orta Doğuya barış gelsin.” gibi cümleler kuruyordu. Bu gazeteci daha sonra İsrail’e davet edilmiş, Mescid-i Aksa’ya girdiği sırada Filistinli Müslümanlar tarafından kovulmuştu.

Mursi’yi devirmelerin nedeni de İsrail’in güvenliğidir. Netenyahu’nun danışmanı Edy Cohen: “Mursi, İsrail için bir tehlikeydi, Sisi tarafından bir darbeyle devrilmeseydi, İsrail’in felaketi olabilirdi.” diyor. Suud’un Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın diğer prenslerin tepesine çökerek gasp ettiği 100 milyar dolar ve BAE’nin de bir o kadar eklediği paralar, bugün İslâm dünyasındaki saldırıları finans işinde kullanılıyor. BAE ve Suud, Sudan gibi fakir ülkelerden parayla asker toplayıp Hafter’in saflarında savaştırıyor. Yemen’de yine öyle! Suriye’de farklı örgütleri desteklerken Türkiye’ye karşı bu örgütleri kullanıyorlar. İslâm dünyasının muhtelif ülkelerinde Selefî örgütler Türk unsurlarına saldırıyorlar. Türkiye Suriye rejim güçlerine operasyonlar düzenleyince Suriye’yi yeniden Arap Birliği’ne alıyorlar.

Bugün Batı’nın emrinde ve ABD askerlerinin korumasıyla iktidarda kalabilen halktan kopuk, zındık taifesi çıkardıkları petrolün beşte dördünü ABD’ye yediriyor. ABD bunların eline özel basılmış “Bir Buçuk Milyar Dolar”, “Beş Milyar Dolar” gibi ibareler yazılmış süslü kağıtlar veriyor. Ya da diyor ki; “250 milyar dolarlık silah alacaksın.” Bir kısım silahlar alınıyor ya hiç kullanılmıyor veya Yemen gibi ülkelere saldırılarda kullanılıyor. Hatta bu silahların çoğu Suudî Arabistan’a, BAE’ye gelmiyor bile, yani hiç verilmiyor. Bin Selman da, Zayed de emperyalizmin emir kulu. Piyasalarda petrolün değerinde oynama görülünce, Trump’ın Selman’a telefon edip: “Derhal petrol üretimini durdur, yoksa ertesi gün askerimi çekerim, bir gün iktidarda kalamazsın, halkın seni didik didik parçalar.” şeklinde tehdit ve hakaretler yağdırdığı Arap basınına yansımıştı.

Bu ülkelerde gerçekten halkı temsil eden yönetimler olsa, bu zındık taifesi olmasa, Müslümanlar kısa sürede gücünü birleştirip birlikte hareket edebilir. Petrol gibi bir silahla, tüm dünyaya her istediğini kabul ettirebilir. Dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse Müslümanlara zulmedemez.

Ancak durum ortada… Prof. Dr. Tahsin Görgün Hoca’nın dediği gibi, bugünkü Selefîcilik (Hoca “Bugünkünün Selef-i Salihin ile ilgisi yok, onun için adını da değiştirmek gerek ben buna Selefîlik değil, Selefîcilik adını verdim.” diyor.) Zihniyeti, İslâm coğrafyasını hiç bitmeyecek iç çatışma ve fesat alanına dönüştürüp Batılı güçlerin işgaline hazır hale getirmekten başka işlevi olmayan bir anlayıştır.

Temeli İngilizlerce atılan Vehhabilik ve onun 20. yüzyıldan bugüne sarkan versiyonu Selefîcilik anlayışıyla İslâm dünyasını paramparça eden Suud, BAE ve onların beslemesi Mısır rejimi, bugün ümmet coğrafyasında akan kanın baş sorumlularıdır. İran da bölücü ve işbirlikçi politikalarıyla bunlar kadar pay sahibidir. ABD merkezli petro-dolar ekonomisini ayakta tutan bu işbirlikçi, hain rejimlerdir.

Yazar: Enes Duymaz

Aylık Dergisi 190. Sayı, Temmuz 2020

Yazar

Bir yanıt yazın