Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu: Salgın Küreselci Güçlerle Devletler Arasındaki Savaşı da Büyüttü  

Koronavirüs salgınının başlangıcından itibaren yaşanan gelişmeler çok farklı boyutlarıyla birlikte değerlendirilmeye başlandı. Her ülke kendi halkının daha fazla etkilenmemesi için çeşitli tedbirlere başvururken, ABD-Çin, ABD-İran arasında birbirini suçlayan açıklamalar da peşinden geldi. Şu an bu salgında AB ülkeleri “merkez üs” olarak gösteriliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu hikâye bence 23 Aralık 2018’de başladı. Trump o gün, “Şi Cinping ile görüştüm. Çok güzel gelişmeler sağlandı. Birçok konuda anlaşma sağladık.” şeklinde açıklamalar yapmıştı. Bu açıklamayı şüpheyle karşılamıştım. Hangi hususlarda anlaşmışlardı? O sıralara “ticaret savaşı” olarak adlandırılan ABD-Çin arasındaki gerilim de düşük seyretmeye başlamıştı. Muhtemelen, aralarında şöyle bir konuşma geçtiğini ve Trump’ın Çin liderine şunları söylemiş olabileceğini düşündüm; “Bu küreselciler bizi iki dünya savaşında birbirine düşürdü. Evet kazandırdılar ama milyarlarca dolar kaybettik. Yüzbinlerce insanımızı kaybettik. Birçok ülkede darbe yaptırdılar, işgal ettiler. Afganistan, Irak, Somali gibi…”

Trump görevin ilk yılında “Önce Amerika” demiş, ülke dışındaki askerlerini geri çekeceğini duyurmuştu. Eylül 2019’da ise, “ABD hiçbir ülkeyle sorun istemiyor. Barışı ve karşılıklı kazancı hak ediyoruz. Gelecek küreselcilerin değil vatanseverlerin…” şeklinde konuşmuştu. Amerikan yönetiminde Trump dönemindeki kadar çelişki yaşanmamış olsa gerek…

Evet… Trump şöyle devam etmiş olmalı, “beni güçlendiriyor gibi görünüyorlar ama şimdi beni yıkmaya çalışıyorlar. Senin ülkeni benim ülkemin üzerine salarak bunu yapmaya çalışıyorlar. Ama haberin olsun, bil ki, benden sonra senin üzerine Hindistan’ı salacaklar…” Muhtemelen böyle demiştir diye düşündüm ve peşinden birtakım küresel olaylar gelişmeye başladı. Mesela, Huawei şirketine yapılan baskı ve operasyon geldi. Bu şirkete diz çöktürmeye çalıştılar fakat başaramadılar. Google, Huawei’e bazı teknolojik yaptırımlar uyguladı. Bazı uygulama hizmetlerinden men etti. Sonra Çin kendi servisini kuracağını açıklayınca, Huawei’in üzerine daha fazla gidemeyeceklerini anladılar. Bu sefer Hong-Kong karıştı, olaylar aylarca sürdü. Bu da Çin’e yapılmış bir tehditti. Öne çıkan bir isim daha vardı: Soros… Soros çıkıp dedi ki, “Çin lideri açık toplum düşmanıdır” dedi. Bu bir gonga vurulduğuna işaretti. Soros’un Çin’e böyle ateş etmesi mümkün değil. Çünkü Çin’i güçlendirenler bunlardı. Kendi oluşturduğunuz canavarla mı çatışıyorsunuz demezler mi? Diğer nokta, Apple, JP Morgan gibi dev şirketler hareket üslerini Çin’den Hindistan’a kaydırdı. Çin kuşatmaya mı alınıyordu? Ve en son Koronavirüs hadisesi… Bu gelişmeleri peşpeşe takip edince küreselcilerin Çin’e yeni bir salgınla diz çöktürmeye çalıştıklarını, dolayısıyla bu virüsün laboratuvar ürünü olduğunu düşünüyorum.

Hangi sebeplerle?

Kanaatim şöyle; diyorlar ki, “Çin’e saldırılmıyor. Çin üzerinden tüm dünyaya saldırı düzenleniyor.” Bu doğru, Çin “laboratuvar” bir ülkeydi. Dünyada uygulayacakları projeleri öncelikle Çin’de test ediyorlardı. Dolayısıyla Kovid-19’u da aynı ülkede test ihtimali vardı. Şimdi hatırlarsanız aynı zamanda Çinlilerin bazı değişik hayvanları yediklerine dair videolar da yayınlandı. Çin laboratuvar olarak kullanılıyorsa, Çin’in böyle aşağılanmaması gerekirdi. Böylece aşağılamış da oldular. İşte bu noktada Çin’in hedef olduğu kanaatine vardım. Tekrar Soros’un yaptığı açıklamalarda hedef gösterdiği ülkelere baktığımızda hepsinin tutuştuğunu görüyoruz. Mesela, İngiltere Brexit referandumuna giderek AB’den ayrılmak istediğini duyurduğunda Soros, Brexit karşıtlarını finanse ettiğinde neredeyse Brexit referandumundan aleyhte karar çıkacaktı. Referandum 1 puan kadar farkla, adeta bıçak sırtında Brexit lehine sonuçlandı. İngiltere Başbakanı Teresa May, Brexit’i defalarca İngiliz parlamentosuna getirmiş fakat sürekli Brexit aleyhinde sonuçlanmıştı. Çünkü İngiliz parlamenterlerin büyük kısmı Soros lobisinin etkisindeydi. 1 Mayıs 2019’da Huawei ile anlaşmaya gittiği için Savunma Bakanını da görevden almıştı. Bu süreçte dengeler, Trump’ın İngiltere’yi ziyaretiyle birlikte değişti. Kısa süre sonra May görevden alınıp yerine Boris Johnson tayin edilmek üzere erken seçim ilan edildi ve Johnson İngiltere Başbakanı oldu. Parlamentoda Kraliçe Brexit’i istiyordu. Soros ona da karşıydı. Şimdi bakıyoruz; Kovid-19 şu an İngiltere’yi de kasıp kavurmakta… İngiltere’nin bu hale geleceğini de bu verilerden hareketle tahmin etmiştim. Ve en son Prens Charles’ın da virüslü olduğu ortaya çıktı.

İngiliz hükümetinin önceki tutumunun tersine sokağa çıkma yasağı da geçtiğimiz günlerde ilan edildi…

Evet. Soros hangi ülkeyi hedef gösterdiyse o ülke karıştı. Fakat ilginç bir zamanlamadır; bu kamplaşmaya rağmen biraz önce anlattıklarımın tam tersine, çok ilginç bir şekilde, Ocak ayının son haftasında İngiliz parlamentosunda Huawei “5-G” teknolojiyi uygulama vizesi alıyor. Yani Mayıs 2019’dan bu yana ABD yaptırımlarıyla karşı karşıya olan Çinli Huawei’ye İngiliz hükümeti, Huawei’nin İngiltere’de 5-G şebekesinin kurulumu çalışmalarına sınırlı da olsa izin vereceğini duyurdu. Yakında AB Parlamentosundan da bu 5-G vizesini alacakları şeklinde haber çıktı. O halde AB de Çin’le işbirliğine gidiyor. AB’nin 5-G şebekesini de dijital teknolojinin sahibi küreselcilerin Çin’e vermemesi lazım ama böyle bir ihtimal var. Bir bakıyoruz Soros AB’ye de çatıyor. Diyor ki, “şuursuz çoğunluk bunun farkına varmazsa AB, Sovyetler Birliği gibi dağılıp gidecek.” Ve bir bakıyoruz; İtalya, İspanya, İngiltere, Almanya, Fransa yanıyor. Ortada, bu şeytanî akılla hareket eden küreselciler ve buna karşı duran devletler şeklinde bir kamplaşmanın olduğunu düşünüyorum. Mesela, İsrail Sağlık bakanına bir soru sormuşlar. Diyor ki, “Mesih gelince hepimiz kurtulacağız” diyor. Ne demek şimdi bu?

Olayların içine mistik boyut da katılmış oldu her zaman olduğu gibi…

Şimdi bu çevreler öteden beri “Tanrıyı kıyamete zorlamak” diyordu ya? Bunun aslı şu; bir savaş… Bahsedilip durulan “kıyamet savaşı” çıkınca, onların beklediği “mesih” gelecek. Bu savaş çıkmazsa “mesih” gelmeyecek. Dedikleri “kıyamet savaşı” bu olabilir mi? İsrail Sağlık Bakanı açıkça söylüyor “mesih” beklediklerini… Dolayısıyla bu küreselcilerin bir savaş başlattıklarını düşünüyorum. Bu süreçte “biyolojik savaş” da konuşuluyor nitekim. Fakat küreselcilere karşı ABD içinde de bir direnç olduğu ortada. ABD’nin üçte biri karantinada ve ölü sayısı bini de geçmiş olabilir. Belki de ABD’de sandığımızdan çok daha hızlı yayılacak. Yani hiçbir şey bilmiyorsak bile, bu durumu ABD’nin başlattığını söylesek bile, ABD de yandığına göre? Bu bütün ülkeleri yakan bir süreç… Amerika’nın Sesi adlı yayın organı ABD’de bir anket düzenliyor. “Koronavirüse en çok neyi sebep gösteriyorsunuz” şeklinde bir soruya yüzde 63 oranından fast food gıdalar sebep gösteriliyor. Bu salgının menşei ABD’nin gösterilmesi inanılır gibi değildir. Yani ABD göz diktiği bir noktaya ordusundan önce Coca Cola’sını, Mc Donalds’ını yani hamburger gibi fast food gıda üreticilerini gönderir. Normalde böyle olması mümkün değil. Demek ki kılıçlar çekilmiş. Trump en son, “12 Nisan’a kadar ekonomide şalterleri tekrar kaldırmak istiyoruz” dedi. Yani ne olacaksa olsun… Bu bir savaştır. Şimdiye kadar yaptığımız değerlendirmelerimiz doğruysa eğer ve gerçekten küreselciler başlatmışsa, ölümler üzücü olmakla birlikte çok olumludur.

Neden?

Çünkü bütün dünya kamuoyunu karşılarına aldılar. İnsanlık çapında bir düşünce gelişiyor. İnsanlığın nefretine hedef olacaklar inşallah. Ve bu hesaplaşmada da onlar kaybedecek.

Anlaşılan uzun zamandır konuşulan 3.Dünya Savaşı’nı da bu çerçevede konuşmak gerekiyor ne dersiniz?

Yoksa bu mu şeklinde bir değerlendirmemiz de var. Şimdi burada salgının başlangıcında ilginç şeyler de oldu.

Mesela Dünya Sağlık Örgütü beklenen etkiyi gösteremedi, örgüt pek ciddiye alınmıyor dünya hükümetleri tarafından…

DSÖ’den de, BM’den de şüpheleniyorum. Çünkü demin bahsettiğimiz yapıların kontrolündeler. BM uzun süredir açıklama yapmadı. En son Guetteres, “fakir ülkeleri düşünmeliyiz” şeklinde tribünlere konuştu. Bu salgınla ilgili yaygın bilinen şeylerin tersine gelişmeler de oldu. Bu sefer bu virüsün çok da öldürücü olmadığı, yani daha çok yaşlı insanları öldürdüğü, dünya üzerinde ölümlerin sayısının çok düşük olduğu söyleniyordu. Geçen hafta ölü sayısı 5000 civarındaydı. Birkaç gün içinde ölü sayısını 20 bine çıkardılar. Artık gençlerin de ölmeye başladığı görüşünü yaydılar. Yani her iki taraf da savaşı kanırtıyor. Hatta bu noktada bir trol olarak gördüğüm Tom Hanks’in virüs kaptığı haberinin, bu salgın üzerinden dünyada büyük korku oluşturulması amacını taşıdığını düşünüyorum. Eski bilgileri hatırlayalım. Sanatçılar, şöhretler hasta olduklarında bunu saklamayı tercih ederler, kamuoyunda prestij kaybetmemek kaygısıyla gizlerlerdi. Hanks çıktı, adeta “Tanrıya şükür ben de hastayım” der gibi hasta olduğunu ilan edip poz verdi. Ben buna inanmadığımı söyledim. 1-2 gün sonra “iyileştiler” şeklinde haberler paylaşıldı. Komedi gibi… Bir insan bu kadar kısa ürede nasıl iyileşebilir? Tuhaf şeyler oldu. Başka bir sanatçının koronavirüs olduğunu açıklayınca, buna tepki koyanlar “sen bu açıklamayı yapmak için para aldın” demişler. İngiliz oyuncu bu iddiaları reddetti. Dolayısıyla suni gelişen fakat insanlığı tehdit eden bir krizle karşı karşıyayız.

Bu arada geçtiğimiz günlerde Rus ordusunun İtalyan karayollarında görülmesi dikkat çekti?

Bu hadiseyle ilgili biri diyor ki, “insanlık kazanacak…” İşte dünya ülkelerini birbirine karşı kışkırtan, kamplaştıran zihniyet ortadan kalkacak. Dolayısıyla burada küreselcilerle yerel düşünen devletler arasında bir mücadele gerçekleşiyor. Bu tahminim doğruysa Allah’ın izniyle bu sürecin sonunda hayırlı neticeler çıkacaktır inşallah…

Dünyaya büyük bir korku salıp insanlara “biyometrik çip” takmak, dünya ekonomisini dijital para ile yeniden dizayn etmek gibi iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dikkat edin, bunu hiçbir devlet başkanı kabul etmedi. Yani diz çökselerdi bunu gerçekleştirecek süreçler başlatılabilirdi. Salgının çaresi bulunduğu açıklanır ve bu dediğiniz uygulamalara geçilebilir, bizdeki Batıcı medya tarafından cicili bicili anlatılırdı. Bu hayata geçmediğine göre belli ki bahsettiğimiz savaş devam ediyor. Kimse bunu kabul etmedi. Bu iyi bir şey. Hatta İngiltere karantinaya gitmeyeceğini söyledi. Bu görüşe katılıyorum. Karantina ile olmaz bu iş. Fakat halka bunu kabul ettiremedikleri için karantinaya başvurdular. İngiltere önce sürü bağışıklığı kazandırmaya çalışmıştı. Bunu makul bulmuyorum; tıpçı değilim ama “şantajcı”nın elinden bu şantaj unsurunu almak için İngiltere bu karara varmış olabilir. Şimdi sokağa çıkma yasağı ilan ettiler.

Türkiye’deki sağlık hizmetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eğer Türkiye’de ciddi hizmet boşluğu olsaydı; bunu çok dile getirirlerdi. Gereken müdahalelerin yapılmadığına dair ve teknik açıdan birçok haberler duyardık. Hep yuvarlak ifadeler… Yok, “söylenenin çok üzerinde ölü var.” Yok, “Şurada şöyle burada şöyle şeyler oluyor…” Sen nereden biliyorsun, biz sana neden inanalım? Ciddi suçlamalar yapılamıyor. Muhalefet dükkânı kapattı kenara çekildi. Ses seda çıkmıyor. Konuştukları şey, “halkın ayakkabı bağcığını düzeltelim, evlerini badana edelim” gibi sokağa çıkamayan halkın ihtiyaçlarını temin gibi teklifler getiriliyor. Bunlar bir siyasi partiden getirilmesi beklenen teklifler olsa da hükümet bunu yapıyor zaten. Sağlık hizmetleriyle ilgili teklifler olsaydı ve gerçekten kamuoyunu düşündürecek, insanların hak vereceği teklifler olsaydı; “evet CHP haklı” denirdi. Hatırlayın; CHP asgari ücret bir rakam vermişti, iktidar mecburen onun da üzerinde rakam ortaya koymuştu. Hükümetin boşluğunu ortaya koyacak açıklamalar yapabilmiş değiller.

Aylık Dergisi 187. Sayı, Nisan 2020

Yazar

Bir yanıt yazın