Uluslararası İlişkiler Uzmanı Eyüp Kılıç: İdlib sadece İdlib değildir

İdlib’in önemi nedir?

İdlib’in gerek ABD gerekse Rusya dolayısıyla rejim için farklı özel önemi bulunmakta. İlk olarak Rusya açısından yani şu anda net olarak Rejimin hamiliğini üstlenmiş olan ülke açısından önemine bakmak gerekirse coğrafi olarak stratejik konumudur diyebiliriz. Zira İdlib, Rusya için çok önemli olan Lazkiye’ye komşu ve Tartus’a yakın bir noktada. Dolayısıyla bu noktaların güvenliği açısından Rusya İdlib’in demografisi ile ve burada bulunan gruplarla yakından ilgileniyor. Zaten Astana ve Soçi mutabakatlarında da bu hassasiyetlerini net olarak görebiliyoruz. ABD açısından baktığımızda ise Türkiye yaptığı başarılı operasyonlarla büyük ölçüde terör koridorunu yok etmiş olsa da; İdlib, ABD’nin destekleyip büyüttüğü ve Fırat’ın doğusunda konuşlandırdığı PKK/YPG için Akdeniz’e çıkış noktası. Daha önce sizle röportajlarımızda da IKBY ile Suriye’de oluşturulmak istenen özerk bölgenin orta vadede birleştirilmesi hedefi olduğu hususunda öngörülerimi paylaşmıştım. İşte böyle bir oluşum tamamlandığında bu bölgede bulunan yeraltı zenginliklerinin pazar payını arttırmak adına Akdeniz’e ulaştırılması gerekecektir ki; işte İdlib bu noktada çok büyük önem kazanmaktadır. Ülkemiz için önemi ise zaten tartışılmaz bir noktada… Öncelikle İdlib’in ülkemize yaklaşık 130 km sınırı bulunuyor. Burada yaşanacak bir tıkanma halinde Hatay sınırından yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya kalacağımız net bir durumdur ve bugün zaten sahada bunun emarelerini net olarak görebiliyoruz. Suriye’de iç savaş çıkmadan önce resmi nüfusu 1,5 milyon olan İdlib’in son tahminlere göre şu anki nüfusu 4 milyona yaklaşmış durumda. İşte Rusya ve rejim şayet buraya karşı bir operasyon başlatırsa ciddi bir göç dalgası çıkacaktır ki, bu ülkemiz için kabul edilemez bir sonuçtur. Son olarak İdlib’in önemi hususunda ehemmiyetli bir hususu da hatırlatmak gerekiyor ki; bu husus İdlib’ten geçen M5 karayolunun stratejik önemidir. Zira bu yol Suriye, Ürdün ve Türkiye’yi birbirine bağlıyor.

Diplomatik anlamda mevcut durum nedir?

Türkiye bugüne kadar gerek Suriye’de genel çözüm noktasında gerekse İdlib özelinde mümkün olduğu kadar tüm diplomatik adımları attı ve atmaya da devam ediyor. Türkiye ilk günden bu yana Suriye krizinin çözümü noktasında rejim tarafından uygulanan şiddetin bastırılması gerekliliği tezini tekrarladı ve terörle mücadele noktasında elini taşın altına koyma niyetini daima beyan etti. DAEŞ’le sürdürülen mücadelede gerek koalisyon içerisinde gerekse sınırlarımızda üzerine düşeni daima yaptı. Fakat buradaki muhataplarından daima ikircikli bir tavır gördü dersek, doğru bir ifade kullanmış oluruz. Gerek ABD’nin DEAŞ’la mücadele noktasında Türkiye ile tam işbirliği yerine bir başka terör örgütü olan PKK/YPG’yi destekleyip büyütmesi gerekse Rusya’nın rejimin şiddet eylemlerine karşı koymamakla birlikte PYD/YPG ile dirsek temasını hiç kaybetmemiş olması bu ikircikli tavırların en net olanları… Zira Suriye’de Türkiye dışında tüm tarafların bir gizli ajandası hatta gizli mutabakatları olduğunu da düşündüğümü ifade etmek istiyorum. İdlib’e dönersek; şu ana kadar en değerli iki mutabakat şüphesiz Astana ve Soçi mutabakatlarıdır. Türkiye’nin bu mutabakatlar neticesinde bölgede gözlem noktaları bulunmaktadır ve çatışmasızlığın teminatı olarak görev yapmaktadır. Ancak rejim güçlerinin bu mutabakatlara aykırı olarak sahada hareket ettiği herkesin malumudur. Tabiî ki bunun Rusya’dan bağımsız olduğunu düşünmek imkânsızdır. Rusya’nın bu konudaki tavrını irdelemek gerekirse, Rusya’nın İdlib’te bulunan bazı gruplardan rahatsızlığından kaynaklı olduğunu görebiliyoruz. Bunların başında da Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yer alıyor. Ne ABD, ne de Rusya İdlib konusunda gidişatına bırakalım noktasında olmayacaktır. Ve tabi ki Türkiye de… Bunu anlamak için birkaç hatırlatma yapmakta fayda var. Ağustos 2019’da ABD’nin başını çektiği (Fransa, İngiltere) ortak açıklamada “rejimin olası İdlib operasyonundan kaygı duyduklarını ve kimyasal silah kullanımı konusunda endişe duyduklarını” açıklamışlardı. Hatta böyle bir durumda karşılık vereceklerini de ilan etmişlerdi. Hemen akabinde Rusya’nın “İdlib’te kimyasal senaryo hazırlanıyor” açıklaması gelmişti.

Bundan sonraki süreç sizce nasıl işler?

Anlattığımız tüm bilgiler ışığında takdir edersiniz ki, net bir sonuç öngörmek çok zor… İdlib özelinde kilit ülke Türkiye ile birlikte ABD değil Rusya’dır. Astana ve Soçi mutabakatlarının gereği olarak sahadaki ihlaller ortadan kaldırılırsa, Rusya rejimi dizginler ve mutabakat çizgisine geri dönerse en azından orta vadede daha net bir çözüme ulaşma ihtimali artacaktır. Bu ne kadar mümkün derseniz artık uzak bir ihtimal olduğunu, şayet gerçekleşse bile geçici bir durum olacağını, yeniden anlaşmazlıklar çıkacağını düşünüyorum. İdlib sadece İdlib değildir. İdlib, Doğu Akdeniz rezervlerinin de, kukla devlet projesinin de, bölgede planlanan diğer bir çok senaryonun da düğüm noktalarından birisidir. İdlib ve İdlib temelli başlaması muhtemel ve sürekli ötelenen hareketlilik bölgede son 20 yılda yaşanan tüm sonuçlardan daha fazla sonuca gebedir.

 

Aylık Dergisi 186. Sayı, Mart 2020

Yazar

Bir yanıt yazın