“Bebek sütten kesildiği anda ayrı bir vücuda sahip olduğunu anlar. Bu bebekler için en büyük travmadır. Çünkü bebek anne ile kendisini bir zannetmektedir.”
İngiliz psikolog Adam Philips’in bu tezi miydi, Semih Kaplanoğlu’nun yazıp yönettiği “Bağlılık Aslı” filminin payandası?
Bilmiyorum.
Kaplanoğlu’nun meramı sadece bir psikoloğun tezini anlatmak olsaydı, filmden çıktıktan sonra kalbime ve zihnime yerleşen hissiyatı hecelendirip geçebilirdim. Hepsi bu kadar olurdu ama öyle değil…
Yoksa, İrena Brezna’nın 1983’te Tarkovsky ile yaptığı mülakattan hatırımda kalıp sonra tekrar okuduğum şu sırlı sözlerinin filmini mi yapmıştı?
***
Tarkovsky: “Bir erkeğin aynı hislerle, aynı dertlerle, aynı kaygılarla dertlenmediğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu gezegene erkeğin hükmettiğine inanıyorsanız, yanılıyorsunuz.”
İrena Brezna: “Kim hükmediyor peki?”
Tarkovsky: “O…”
İrena Brezna: “Nerede o?”
Takovsky: (parmağıyla yukarıyı işaret eder) “Anlıyor musun?
İnsan varoluşunun sebebini bilmeden yaşıyorsa, bu dünyaya hangi sebepten geldiğini, neden bir süre yaşamak zorunda olduğunu bilmeden yaşıyorsa…
İnsan varoluşunun sebebini bilmeden yaşıyorsa…”
Belki de bunun için Aslı’nın gölgesi ofisinin camından mevcutta kurduğumuz dünyayı seyrederken, kendisinin de içinde olduğu karşıdaki ofisin, benzerleriyle bir yığın gibi yüklenmiş ‘o sebebi’ unutmanın tabii acısını hisseden insanların doldurduğu plazalara yansıtmıştı kamerasını Kaplanoğlu.
Bilmiyorum.
Filmin final sahnesinde, Aslı’nın yürüdüğü yolda o sırlı hakikatle karşılaşmış ve hürriyetine kavuşmuş yüzünü gördüğümde, Neruda’nın aklıma ilk gelen şu dizelerinde sorduğu soruyu öğrenmiş olduğundan emin olmuştum nedense;
“Nasıl afete çevirdin böyle acılı ateşimi,
Aman vermeden, yolumun soğuk yaprakları arasında?
Kim öğretti seni bana getiren yürüyüşü?
Çiçek mi, taş mı, duman mı gösterdi sana evimi?”
Yazar: Zinnet Çelik
Aylık Dergisi 183. Sayı, Aralık 2019