Cumartesi, Aralık 7, 2024

Batı Dünyası Ve Temel Dayanakları Üzerine-2

Hacı Bayram- Veli Belgeseli  

 

Akış 

 

Türkler, 1071 yılında Anadolu’ya girdikten sonra pek çok şehir hızla alınmış ve bu şehirler maddi manevi dönüşümlere uğramıştır. Hitit, Frig, Galat, Roma gibi devletlerin hüküm sürdüğü ve tarih boyunca önemli bir merkez olan Ankara da bu dönüşümden nasibini alır. Türkistan’dan Anadolu’ya taşınan ruh Anadolu’nun pek çok yerinde kendisini gösterir. Ankara’da ise bu ruh, ahilik olarak ortaya çıkar. Ankara ve civarında siyasi, iktisadi ve kültürel öğretiler bütünü olan Ahilik geleneği etkindir.  

 

Bu geleneğin hamuru ile yoğrulmuş bir ortamda, 14. Yüzyılın ikinci yarısında Ankara’ya bağlı bir köy olan Solfasıl’da dünyaya gelir Hacı Bayram-ı Veli. Annesi Fatma Hanım babası Koyunluca’lı Ahmet olan Hacı Bayram-ı Veli’nin asıl adı Numan’dır.  

 

İyi bir eğitim almış, Arapça ve Farsça bilen Hacı Bayram-ı Veli, Ankara ve Bursa’da müderrislik yapmıştır. Somuncu Baba ile tanışmasının ardından hayatında yeni bir döneme girer ve tasavvuf yolculuğuna başlar. Somuncu Baba ile şehir şehir dolaşır, hem zahiri hem batıni ilimlerde kemale erer. Asıl adı Şeyh Hamid-i Veli olan Somuncu Baba’nın bu lakabı alma sebebi, Bursa’da çilehanesinin yanına yaptırdığı ekmek fırınında somun pişirip sokak sokak dağıtmasından kaynaklanır. Hacı Bayramı Veli’ye Bayram ismini de hocası Somuncu Baba koyar ve bundan sonra Bayram ismiyle anılır. 1412’de Somuncu babanın vefatından sonra tekrar Ankara’ya gelen Hacı Bayram-ı Veli burada kurduğu zaviyesi ile yeni bir tasavvuf ekolü meydana getirmiş, bu ekol Osmanlı toplum ve kültür yapısına büyük etkiler yapmıştır.  

 

Hacı Bayram-ı Veli’nin yaşadığı dönemde temsil ettiği ekole yani Bayramiliğe intisap eden çok sayıda insan olmuştur. Hacı Bayramı Veli eğitime her zaman önem vermiş; çalışmayı, alın teriyle para kazanmayı öğütlemiştir. Kendisine intisap edenleri yeteneklerine göre sanata ve ziraate sevk etmiş, yoksullara karşı şefkat ve merhameti öncelemiş, yoksullara yardım etmek adına bugünün sosyal yardım sandıklarına benzer teşekküller ortaya çıkartmıştır. Bu yönleriyle içtimai yapın sağlıklı bir düzende olmasını sağlamış ve yüzyıllar sürecek geleneklerin temelini atmıştır. Kendisi de Somuncu Baba’nın “Ekin ek, burçak ek” telkinine uymuş ve ziraatla geçimini sağlamıştır.  

 

Fetret devrinde Hacı Bayramı Veli ve Bayramilik, ortaya çıkan siyasi boşluğun toplumsal infiale dönüşmesini önler, toplumsal düzeni sağlayan bir aktör olur. Fetret devrinden sonra hakkında çıkan dedikodular nedeniyle dönemin padişahı 2. Murat tarafından Edirne’ye çağırılır ancak kendisiyle tanışan 2. Murat yaptığı yanlışı anlar ve kendisine hürmet gösterir ve dervişlerini vergiden muaf tutar. Hacı Bayram’ı Veli Ankara’da, Augustus Mabedinin hemen yanı başına kurduğu tekke ve medrese ile sohbetlerine devam eder, halka öğütler verir. Arapça ve Farsça bilmesine karşın halka Türkçe hitap eder. Bu bakımdan Hoca Ahmed Yesevi’nin anlayışının devamıdır. Kendisinin dört şiiri günümüze kadar gelmiştir. Eski Türkçede şehir anlamına gelen “şar” kelimesini metaforlaştırdığı  

 

“Çalabım bir şar yaratmış iki cihan aresinde  

Bakacak didar görülür ol şarın kenaresinde” şeklinde başlayan şiiri ile 

 

Anadolu’dan balkanlara bugün birçok kişi tarafından bilenen  

“Noldu bu gönlüm noldu bu gönlüm 

Der dü gamınla doldu bu gönlüm” dizeleriyle başlayan şiiri en yaygın olan şiirleridir.  

 

Hacı Bayram-ı Veli 1430 yılında doğduğu şehir olan Ankara’da ebediyete irtihal eder. Ölümünden sonra kurduğu Bayramilik hem öğrencileri vasıtasıyla hem de öğretileri bağlamında etkisini devam ettirir.  

 

Hacı Bayram-ı Veli’nin öğrencilerinden en meşhurları: Akşemseddin, Ömer Sıkkıni, Yazıcızade Kardeşler, Eşrefoğlu Rumi, Akbıyık Sultan, Molla Zeyrektir. Bayramilik İstanbul’un fethinde hem maddi hem manevi misyonlar üstlenir. Bir Bayrami olan Akşemseddin’in Fatih’in hocası olması, fethin manevi sembolü sayılması, diğer bayrami büyüklerinin ve dervişlerinin fetihte yer alması  Bayramiliğin fetihteki rolünü gösterir. İstanbul’un fiziksel fethinden sonra kültürel dönüşümünde de Bayramiler ön plandadır. Fetihten hemen sonra İstanbul’da çok sayıda Bayrami tekkesi kurulmuş, Bayrami büyükleri medreselerde dersler vermişlerdir. Örneğin bugün bir semte de ismini veren Molla Zeyrek, Hacı Bayram-ı Veli’nin talebelerindendir. Molla Zeyrek bir Bizans klisesisinden dönüştürülen, bugün Zeyrek Camii olarak bilinen mekanda kurulan, İstanbul’un ilk medresesinde müderris olarak görev yapar.  

 

 

Bayramilik Anadolu’da kurucu bir rol üstlenmiş, birçok tasavvuf ekolünü etkilemiştir. Eşrefiyye tarikatının kurucusu Eşrefoğlu Rumi Hacı Bayramın hem müridi hem damadıdır. Her ne kadar Kadiri tarikatından Anadolu’ya getiren kişi olsa da kurmuş olduğu Kadiri tarikatına bağlı Eşreffiyye kolunda Bayramilik izleri görülür. Celvetilik de doğrudan Bayramilik ile ilişkilidir. Celvetililiğin kurucusu Aziz Mahmud Hüdayi olarak kabul edilir. Aziz Mahmut Hüdai’nin hocası Üftade, Üftade’nin hocası Hızır dede, Hızır dedenin hocası da Akbıyık sultandır. Dolayısıyla Celveltilik, bayramiliğin devamıdır. Bir diğer önemli etki ise Türk tasavvuf tarihine farklı boyutlarla tesir eden Melamiliktir. Her ne kadar klasik Bayramilik devlet tarafından desteklense de Bayramiliğin içinden çıkan Melamilik; dayandığı felsefe nedeniyle devlet tarafından zaman zaman tehdit olarak algılanmış, bazı önderlerine ve müntesiplerine cezai yaptırımlar uygulanmıştır.  

 

Farklı ekollere yaptığı etkiler sebebiyle Hacı Bayram-ı Veli ve Bayramilik sadece Ankara ve Anadolu topraklarında değil, çeşitli şekillerde geniş Osmanlı coğrafyasının uzak bölgelerine kadar yayılmıştır, özellikle Balkanlar’a yoğun tesirleri olmuştur. Öyle ki bu etki hala devam etmekte, Balkanlar’da açık olan bazı tekkelerde Hacı Bayram-ı Veli’nin güftesini yazdığı “Noldu bu gönlüm” ilahisi söylenmektedir.  

 

Tüm bunların yanında Hacı bayram-ı Veli’nin şehri Ankara’dır. Bayramiliğin merkezi Ankara olmasından ötürü, Ankara şehir yaşamında hacı bayram Veli’nin, Bayramiliğin önemli bir yeri vardır. Hacı Bayramı Veli’nin soyundan gelenler ve Ankara halkı, Ankara’da Bayramilik geleneğini devam ettirir. Hacı Bayram-ı Veli Vakfı müstesna vakıflar içerisinde yer almış, vakıf etrafında şekillenen sosyal ve ticari yaşam uzun yıllar etkisini göstermiştir. Diğer yandan hacı bayramı Veli’nin alın teri ile para kazanma, ahlaklı ticaret yapma, sosyal yardımlaşma gibi öğretileri Ankara’da yaşamaya devam eder. Bu yönüyle, Hacı Bayram-ı Veli’nin bıraktığı miras şehrin kimliğini oluşturmuş ve şehrin ruhunu biçimlendirmiştir.   

 

 

1.Dünya savaşı sonrasında işgal sebebiyle Anadolu’da Milli Mücadele başlamış ve Ankara mücadelenin önemli bir merkezi olmuştur. Mustafa Kemal’in 27 Aralık 1919 Ankara’ya geldiğinde ilk olarak Hacı Bayramı Veli Camii ve türbesini ziyaret etmiştir. Ankara Milli mücadelenin karargah merkezi olmuş, Hacı Bayram-ı Veli Camii’de bu merkezin kalbi konumunda önemli bir hafıza mekana dönüşmüştür. Dönemin Bayrami büyükleri ve bu gelenekten beslenen Ankara halkı bu mücadeleye destek vermiştir. 23 Nisan 1920’de TBMM resmi açılışı yapılmadan evvel Hacı Bayramı veli de Cuma namazı kılınmış, Kuran-ı Kerim okunmuş, adak kurbanları kesilmiştir. Bu durum Hacı Bayram-ı Veli ve Bayramiliğin yüzyıllar sonra dahi kurucu misyonunu devam ettirdiğine ve sembolik değerinin büyüklüğüne dair önemli bir detaydır.  

 

 

Günümüzde Ankara’nın ve Türkiye’nin en önemli ziyaret merkezlerinden olan Hacı bayram Camii Külliyesinden bugüne Camii ve Hacı Bayram-ı Veli türbesi kalmıştır. Camii 18 yüzyılda büyük bir onarım görmüş, bugünkü görünümünü büyük oranda bu onarımdan sonra almıştır. Camiinin hemen yanında Hacı Bayram-ı Veli’nin türbesi bulunmaktadır. Camii’de yer alan minber ve mihrap, kalem işi bezemeler süslemeler, çiniler estetik bir bütünlük içindedir. Bu özellikleriyle hafızası mekan olmasının yanında sanat tarihi açısından da önemli bir yer edinmektedir.  

 

Hacı Bayram-ı Veli bugünkü Türkiye topraklarında doğan ve tasavvuf anlamında kendi ekolünü kuran ilk kişidir. Kurmuş olduğu tasavvuf ekolü, Fetret devrindeki düzenleyeci rolünden İstanbul’un fethine Balkanlar’daki misyonundan Milli Mücadeleye kadar pek çok önemli tarihi olayda olumlu etkisini gösterir. Yazdığı şiirleri dilden dile dolaşmakta, bıraktığı miras geniş bir coğrafyayı hala bir kandil gibi aydınlatmaktadır. Ankara’da başlayan ve Ankara’da sonlanan hayatı onu Ankara ile özdeştirmiş, şehrin ruhuna nüfuz etmiş, kentin her katmanında bir iz bırakmıştır.  

 

 

Authors

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir