Cumartesi, Aralık 7, 2024

Aydınlanma(k) mı – ateşte yanmak mı?

Bizim zihin dünyamız, bir gecede toplumun hafızasının sıfırlandığı bir ortamda ve modernist bir zeminde şekillendi. Ne var ki bu zemin, “aslıyla” alâkası olmayan, sadece gibisi olmaya özenen Batı dışı modernleşme anlayışının ürettiği, yapay bir zemindi. “Döküldüğümüz kalıp” ne Batı’ya uydu ne de Doğu bu kalıba sığdı. Dolayısıyla sanat, edebiyat ve düşünce dünyasıyla kurduğumuz ilişki de, […]

Tüm zamanların en iyi boksörü: Muhammed Ali

Ringlerin yeni prensi Herhangi bir şeyi “hatırlama” faaliyetinde, insanın mizacından tutalım sosyo-kültürel çevreye kadar uzanan geniş bir etki sahası vardır. Alışkanlıklar, eğitim durumu, zekâ ve hayal kabiliyeti vs… “Spor” denildiğinde, hiçbir vasfı olmayan herhangi birisinden tutalım bunun felsefesini yapan herhangi bir kimseye kadar uzanan genişlikte bir hatırlama, tedâî zinciri oluşur; bu kelime söylendiğinde hatırımıza ilk […]

Devlet ve Ahlâk

En başta belirtmemiz gereken bir hakikat var ki, o da şu: Beşerî organizasyonun zirve noktası olan devlet, insana ait tüm diğer verimler gibi, belli bir şuur seviyesinin varlığına muhtaçtır.  İbda Mimarı’nın bütün bir fikriyatı üzerine inşâ ve insanın varlık macerasının temel nirengi noktası hâlinde teşhis ettiği ve şuurun izahı için ŞART gördüğü “ilk dil, ilk […]

Tarihçi Said Alpsoy: İslâmiyetin Mutlak Hâkimiyeti İnşâ Edilmelidir!

Said Alp Kimdir? 1965 senesinde İzmir/Foça’da doğdu. Küçük bir esnaf ailesinin 4. çocuğu olarak yetişti. İlk ve orta öğrenimini Foça’da tamamladı. Üniversite öğrenimini ise, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden ayrılarak yarım bıraktı. Dosteli Derneği’nin kuruculuğunu üstlenen Said Alpsoy bu derneğin fahri başkanlığını devam ettirmektedir. Yayınlanmış yirmi beş civarında kitabı vardır. ALLAH’ a iman; ALLAH’ […]

Diyalektik

“Diyalektik, fikrin kendisi değil, düzenidir, nizamıdır.” (1) İbda Hikemiyâtı’nın bize öğrettiği bir hakikat olarak biliyoruz ki, her beşerî aksiyon, en iptidaî seviyede dahi olsa, ideolojik bir hüviyet arz eder. Yeryüzündeki her cismin yer çekimi kanununa tâbi olması gibi, adını ne koyarsanız koyun, muhtevasında şuur olan fikrî ve amelî her davranış, kaçınılmaz bir şekilde “faili”nin dünya görüşünün […]

Varoluş Gayesi

İnsanoğlu, zafiyetleriyle malul bir canlı… Bedenen yeryüzündeki mahlûkatın belki de en kırılganı… Çevre şartlarına dayanamaz; korunmasız halde çok soğuğa, çok sıcağa, susuzluğa, açlığa, diğer canlılara nazaran daha az direnç gösterebilir. Hızlı koşamaz, kaçamaz, atlayamaz, zıplayamaz vs. Ama bakıyoruz, tüm diğer canlı türleri insanın elinden zar ağlıyor. Neredeyse yarım ton ağırlığıyla, son derece keskin pençeleri ve […]

Şuur Süzgeci ve Algıda Seçicilik

Hayat ve Şuur Yaşıyoruz. Bunun nasılını tam idrâk edemeden, en içten ve dolaysız tecrübe ettiğimiz bir vakıâ hâlinde, yaşıyoruz. Kimi belki hayatı boyunca bu konuyu hiç düşünmez, kimi de ciltler tutan eserler kaleme alır. İnsanlığın “düşünen ferdleri”nin kafasını kurcalayan en temel mesele olarak yaşıyoruz ve bildiğimiz tüm diğer “yaşayan” varlıkların aksine bunun farkındayız. Ölümü biliyoruz, […]

Kültür ve Dâvâsı

İslâm Medeniyetini ortadan kaldırmak için, milletimiz uyduruk inkılâblarla kendi kültüründen koparıldı ve “kökü ezelde dalı ebedde” olan İslâm Kültürü yerine Batı’dan ithâl edilen kültür, “Muasır Medeniyetler Seviyesi”diye dayatıldı. Herkesin ve her kesimin malûmu… 90 senelik Cumhuriyet döneminde, “Muasır Medeniyetler Seviyesi”nde yetişmiş olan aydın(!)lar bu ızdırabı en derin şekilde hissedenler olması lâzımken, meydana gelen garabetin güzellemelerini […]

Ali Haydar Haksal ile edebiyat, sanat ve hayatı üzerine

Kültür birikimi olmadığı için buna “siyasi itiş kakış” diyoruz. Gerçekten bir altyapısı, ideali olmadığı için… Şu soruyla başlayalım hocam; edebiyatta öykü-hikâye formunun ayrı bir yeri ve önemi var. Sizin diğer branşlara değil de, bu hikâye-öykü formuna ağırlık vermenizin sebebi nedir? Niçin o sahayı seçtiniz? Ali Haydar Haksal: Benim yetişme dönemim daha çok öykü ve şiir […]

Batı Medeniyeti, Hâlimiz ve İslâm

Son zamanların en popüler kavramlarından birisi de medeniyet, başta da Batı Medeniyeti ve “medenî insan” tekerlemeleri. Bugün, bütün bir dünya henüz adını söylemeye cesaret edemediği “medeniyetsizlik” dolayısıyla yaşadığı buhranın derin sancılarını iliklerine kadar hissetmekte, devletler infial ekmekte, cemiyetler cinnet biçmekte. Hâl böyle olunca, medeniyet meselesinin bugünü ve aranması gereken zaman ve mekân üstü nizâm hakkında […]