ABD, Büyük Buhran döneminden bu yana en büyük değişimi yaşıyor. The Economist, göç hareketleri verileri üzerinden yapılan bir analizle bu değişime dair “Why Americans are rethinking where they want to live” başlıklı makale yayınladı. ABD’de iktisadî, siyasî ve içtimaî şartlardaki değişimin ne gibi neticelere gebe olduğunu, yazıda doğrudan söylenmese de Amerika’nın sonunun yaklaştığını ortaya koyan bu makaleyi okurlarımız için tercüme ettik. Makale şu şekilde:
Bunun sosyal ve politik sonuçları ne olur?
II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Amerikalılar, Amerikan hayatını tamamen değiştirerek otobanda sürmek üzere yeni arabalarını alıp banliyöden sıyrıldılar. Bugün ise, insanların işyerinin yakınında yaşama ihtiyacını ortadan kaldıran internet ve uzaktan çalışma, bir dönüşüme işaret ediyor. Eğer daha büyük bir eve, daha az ipotek ve kredi taksidi ödemesine müsaade ediyorsa haftanın birkaç günü ev ile iş yeri arasındaki iki saatlik yolculuk zahmetine değer gibi gözükebilir. Yani, eğer bir kişinin şirket merkezine sık sık gitmesi gerekmezse, o kişi ülke çapında dahi bir yolculuk yapabilir. Bir serbest meslek platformu olan UpWork’ta çalışan Adam Ozimek, uzaktan çalışma yüzünden 14 ile 23 milyon arasında Amerikalının -ki bu da %9 ila %13 arasında bir iş gücü rakamına tekabül ediyor- taşınma ihtimaliyle karşı karşıya kaldığını tahmin ediyor.
Evlerinin konumu üzerine düşünen Amerikalılarda bir “büyük kopuş” gözlemleyen Toronto Üniversitesi’nden Richard Florida’ya göre; insanlar yaşamak istedikleri yer ve yaşamak istedikleri hayat tarzı hakkında derin sorular soruyor. John Burns Emlak Danışmanlığı’nda çalışan ve inşaat firmalarına danışmanlık yapan Chris Porter, bu durumun “yıllardır gördüklerine hiç benzemeyen bir durum olduğunu” söylüyor ve ekliyor: “Mevcut banliyöleşmeye gösterilecek en yakın örnek, 1950’lerdeki banliyöleşmedir.”
Amerikan hareketliliği ülkeyi nasıl etkileyebilir?
Göç, pandemiden önce halihazırda olan iki trendi takip ediyor. Birincisi, halk daha küçük, nem yoğunluğu fazla şehirler ve banliyöler için daha geniş, daha yoğun ve pahalı kentsel alanları terk ediyor. İkincisi de insanlar ve şirketler, Güney ve Güneybatı’daki daha sıcak ve vergisi daha düşük olan eyaletlere taşınıyor.
Önce şehir dışına göçü ele alalım. Cleveland Merkez Bankası’ndan Stephen Whitaker, pandemi süresinde kent mahallelerinin ne kadar derinden etkilendiğini kredi verileri üzerinden gösteriyor. Buna göre pek çok insan bulunduğu yerden ayrıldı ve eskiye göre çok daha az kişi New York, Los Angeles ve Chicago gibi büyük şehirlere taşınmayı seçti. 2020 sonunda, kentsel mahallelerden yaklaşık 75 bin kişilik bir göç dalgası görüldü; 2021’in 2. çeyreğinde bu rakamlar, pandemi öncesi rakamların iki katına çıkarak her ay 54 binin üstünde bir seviyeye geldi.
Bay Whitaker, Mart 2020 ile Mart 2021 arasında yaklaşık 600 bin kişinin büyük, yüksek maliyetli alanlardan 500 binin altında nüfusu olan orta büyüklükteki kırsal alanlara, küçük şehirlere ve kasabalara taşındığını ortaya koyuyor. New York ve San Francisco insanların en fazla terk ettiği şehirler oldu. Geçtiğimiz aylarda, orta yaşlı insanlar evlerini satıp banliyölere akın etmeye devam ederken, genç kiracılar ise bazı şehirlere geri dönmeye başladı.
Değerlendirme ölçütleri yalnızca maliyet ve koronavirüs değil. Pek çok şehir, ceza adaleti reform ilkeleri ile deney yapar, vergilerde artışa giderken iş yerlerinin kapanması, evsizlik ve suç oranlarında artışı da beraberinde yaşıyor. Harvard’ta profesör olan ve “Survival of the City” kitabının ortak yazarı olan Edward Glaeser, “artan coğrafi hareketliliğin sebebi olan şehirlerin geleceğine yönelik artan kaygı” konusunda endişeli olduğunu dile getiriyor. Ayriyeten, şehirlerin vergilerle zenginleri ve işletmeleri hedef alıp kamu güvenliği gibi temel hizmetleri karşılamakta başarısız olması durumunda, ufak çaplı bir ekonomik bozulmanın çok daha ağır bir şeye dönüşüp dönüşemeyeceği konusunda da uyarılarda bulunuyor.
Kasabalar ve büyük şehirlerin yakınındaki banliyöler, göçmenler için en büyük cazibe merkezleri oldu. The Economist’in ABD Posta Servisi’nden aldığı veri analizine göre, yeni gelenler için en çok adres değişikliği olan üç posta kodu, Texas’ın Houston ve Austin şehirleri ve banliyöleri ile Florida’daki Jacksonville şehri ve banliyöleri. Mülkiyet daha ucuz ancak insanlar hâlâ şehre sürüş mesafesindeler.
Daha fazla yerin, insanları her zamankinden daha fazla cezbetme şansı var. Temmuz 2020’de, 5 bin 400 çalışanının çoğunun süresiz olarak uzakta çalışabileceğini duyuran gayrimenkul firması Zillow’dan elde edilen veri, göç kalıplarının yeni şeklini göstermiş oldu. Mart 2020’den Şubat 2021’ye kadar, Zillow çalışanlarının %35’i -yani aynı metro alanında kalan işçilerin yaklaşık dörtte üçü- taşındı. Taşınanların %21’i, eski evlerinden en az 80 km uzağa taşınandılar ve bunu yaparak 2018 yılında taşınanların sayısını üçe katladılar. Hedefleri, 2018 ile kıyaslandığında daha pahalı olmasına rağmen şimdi mevcut yaşadıkları yerlerden ortalama yüzde 9 daha ucuz olan evlerde oturmak.
Bush Enstitüsü-Güney Metodist Üniversitesi Ekonomik Büyüme İnsiyatifi Müdürü Cullum Clark, insanları cezbeden yerlerin ortak özelliklerinin şunlar olduğunu dile getiriyor: Keseye uygun fiyat, güçlü bir aile duygusu, kolaylıklar (doğal ya da sonradan oluşturulmuş) ve iş arkadaşlığı. Doğaya yakın olmak cazibelidir, aile yetiştirme ve birikim yapmak da önemlidir. Chapman Üniversitesi’nden Joel Kotkin’e göre; “İnsanlar Amerikan rüyasını başarabilecekleri yerlere gidiyorlar. New York gibi Amerikan rüyasını oluşturan şehirlerde bunu yapmak git gide zorlaşıyor.”
Ev fiyatları, insanların taşındıkları konumları göstermek için belirleyici unsur. Montana’daki Kalispell, mülk değerlerinde ülkedeki en büyük artışı gördü, ev fiyatları bir önceki yıla göre yaklaşık %50 arttı. Bu eyaletleri, Texas Austin ve Boise ile Idaho izliyor. İnsanların uzun süre yaşayacaklarını düşünmedikleri şehirler, birbirine rakip şehirler oldu. Geleneksel tatil beldeleri -Bend, Oregon ve Kaliforniya’daki Tahoe Gölü dahil- ilgi odağı oldu.
Ancak göz önündeki her şehir aynı başarıya elde edemedi. Bir iş ilanı şirketi olan Indeed’in baş ekonomisti Jed Kolko, “Pandemi süresince işçisini ya da işini kaybeden ancak onları ikna eden yerlerin örneği sayılı.” diyor. Birtakım kişiler, uzaktan çalışma ve göçten yararlanmak için bazı şehirlerin ve kasabaların geride kalmasını umdu. “Ancak şu zamana kadarki göç verisi, insanların bütçeye oldukça uygun yerlere taşınması, zaten halihazırda ödenebilir mekânların olduğuna işarettir.” diyor Bay Kolko.
Banliyölerin cazibesi, yarım asırdan fazladır bir trend olmaya devam ediyor, ancak Kovid-19 ile birlikte ekstra bir artış sağladı. Bay Clark’ın ifade ettiği şekilde “Şehirleşen banliyöler”, olanaklar elde ediyor ancak karakteristik yayılmalarını koruyorlar. Beyaz halkın beyaz evlerle özdeşleşmesi klişesinin aksine, bugünün banliyöleri etnik olarak çeşitlidir. Wendell Cox of Demographia’dan bir danışman, metropollerdeki nüfusun %86’sının, banliyölerde ya da şehirden uzak lüks yerlerde yaşadığını tahmin ediyor. Bu beyazların %90’ı, Latinlerin %83’ü, Asyalıların %81’i ve Afro-Amerikalıların %76’sını oluşturuyor. Bilhassa Latinler, son 20 yılda büyük oranda banliyölere taşınmakta: 2000’den beri, kıyas edildiğinde, beyazların yalnızca %1.3’lük artışı ve Afro-Amerikanların ve Asyalıların %20’lik artışına mukabil Latinlerin artışı %50’nin üstünde olmuştur. Gayrimenkul müteahhidi Ross Perot Jr., “Bu kadar çok kişinin Dallas’a taşındığını hiç görmemiştim. Şok edici.” ifadelerini kullanıyor. Ancak daha fazla insan şehrin civarındaki banliyölere taşınmaya devam ediyor.
Eskiden sevdiğim tüm şehirlere
Dallas-Fort Worth alanının büyümesi, insanların Güney ve Batı’daki düşük vergili eyaletlere olan geçişinin/değişimin altını çiziyor. Tennessee, North Carolina ve Utah eyaletleri yeni şirketleri ve göçmenleri cezbetmiştir. Ancak Kovid-19’un başlangıcından beri, iç göçteki en büyük yüzdelik değişimi en çok gören 50 posta kodu değişiklik gösterdi, bunların %86’sı yalnızca 3 eyalette: Texas (%46), Florida (%24), Arizona (%16).
Sıcak iklimler önemlidir, ancak karşılanabilirlik ve vergiler de önemlidir. Kaliforniya’da en büyük gelir vergisi oranı %13.3, New Jersey’inki %10.75 iken, Florida ve Texas eyalet gelir vergisi uygulamıyor. Dallas bölgesindeki bina ve konut geliştirme şirketi sahiplerinin ikisi de, bölge sakinlerinin %20’sinin Kaliforniya’dan gelenler olduğunu öne sürüyor.
Ekonomi resmin tamamı olmayabilir. “Kovid-19 çıkmadan önce, pek çok ülke politikası şeffaf değildi.” diyor Mr. Perot. Ancak “Kovid ile birlikte, Cumhuriyetçiler ve Demokratların liderliği ve kültürel farklılıkları siyah ve beyaz gibi ayrıştı.” Çok geçmeden fabrikaların ve işletmelerin yeniden açıldığı Texas ve Florida’nın aksine Kaliforniya, fabrikaların ve işletmelerin kapalı kalmasında ısrar ederek patronların hayal kırıklığını artırdı. Toronto Üniversitesi’nden Florida’ya göre, “İnsanların şehirleri terk edip Güney’deki şehirlere ya da kırsal bölgelere taşınmasının sebebi sadece vergiler değil. Minimum kısıtlamayla çocuklarını okula gönderebilmeleri ve günlük hayatlarını yaşayabilmeleri gerçeğidir.”
Ancak karşılanabilirlik göreceli bir durum. Pahalı evlerini satarak para içinde yüzen eyalet dışı satıcılar, bir zamanlar uygun fiyatlı olan pazarlardaki ev değerlerini yükselttiler. Texas Frisco’daki fiyatlar o kadar yükseldi ki Frisco Özel Bölgesi’nin operasyon müdürü Scott Warsler evini satılığa çıkarmaya karar verdi. Evini üç gün içinde, aldığı fiyatın çok üstünde Kaliforniyalı bir alıcıya sattı. Dört kiralama ilanı koydu -hepsi 6 aylık kira peşin- ancak ardından bir senelik kirayı ödemek isteyen insanlarla anlaştıktan sonra fiyatları yükseltti. Bu dışa kayma, pandemiden önce popüler olan ve ev fiyatlarında büyük bir yükseliş yaşayan Denver’da da devam ediyor: Şu anda insanlar 100 km güneye, daha ucuz ve çok göç almamış bir şehir olan Colorado Springs’e taşınıyor.
Diğer her şeyle birlikte, zenginlerin daha fazla seçeneği var. Miami’den Florida’daki Palm Beach’e uzanan 115 küsur kilometrelik alan, Wall Street ve Silikon Vadisi’nden kaçan insanlar için popüler bir uğrak noktası haline geldi. Palm Beach’te, bu sene en az 10 ev 85 milyon dolara veya daha fazla fiyata satıldı. Connecticut’tan Florida’ya taşınan bir yatırımcı, Kovid-19’un başından beri Palm Beach Adası’ndaki ev fiyatlarının üç katına çıktığını iddia ediyor. Bir sonraki milyoner göçünün Kuzeydoğu ve Batı yakasından Güney’e değil, Amerika’nın tüm eyaletlerinden bir insanın Amerika’da yaşayıp sermaye kazançlarına vergi ödemediği tek yer olan Puerto Rico’ya olacağını ileri sürüyor.
Puerto Rico’ya olmasa bile, siyasiler yüksek gelirlilere vergileri arttırmayı ve yeni düzenlemeler getirmeyi düşündüğü için Kaliforniya’dan insan ve firma akışı devam edecek gibi gözüküyor. Spectrum Lokasyon Çözümleri’nde yer değiştirme danışmanı olan Joseph Vranich’e göre, Ocak ayından beri, 114 şirket -2018’in iki katı- ana merkezini Kaliforniya’dan taşıdı. Her şekil ve boyuttaki işletmeler seçenekleri değerlendiriyor. Silikon Vadisi’nin bozulmasıyla ilişkilendirilen Tesla da yakın dönemde California’dan Texas’a taşındı. Bay Vranich, Kuzey Kaliforniya’da ana merkezinin yerini değiştirmek isteyen bir şaraphane ile bile iletişim kurduğunu söylüyor: Asmaları orada bırakacak ancak dağıtım ve finans gibi departmanları taşıyacak.
Florida’daki St. Petersburg Bölgesi Ticaret Odası’ndan Chris Steinocher ise, şirketleri yeni yerlere çekmek için teşvikler sunmanın eskisinden daha az önemli olduğunu iddia ediyor. Florida’ya taşınmak isteyen şirketlerin ilgisi %20-30 oranında artarken, bunun teşvik tedbirleriyle ilgisinin yarıya düştüğünü düşünüyor. Yeteneğin yaşamak istediği yere gidecekler, genellikle insanların iş için taşındığı kabul edilir, ancak bunun zıttı da gitgide gerçekleşiyor. Bush Enstitüsü’nden Bay Clark “İnsanların nerede olmak ve çalışmak istedikleri konusunda kararlarını vermesinde uzun vadeli bir değişim oldu.” diyor.
Amerikalıların dağılımının, daha fazla yerin gelişeceği anlamına geldiğini ve bunun da iyi bir şey olduğunu iddia eden Redfin’in patronu Glenn Kelman şu ifadeleri kullanıyor: “2-3 veya 200-300 zengin şehrin olduğu bir Amerika arasında bir seçim yapmak zorunda kalsaydım, 200-300 olanı seçerdim.” 2005 ile 2017 yılları arasında, “inovasyon” sektöründeki %90’a varan istihdam artışı, sadece beş sahil metro alanında yoğunlaştı: Boston, San Diego, San Francisco, San Jose ve Seattle. Önümüzdeki yıllarda inovasyon, muhtemelen daha yaygın olarak dağıtılacaktır.
Fakat yeni trendler, potansiyel olarak bazı sıkıntılı sonuçlara da işaret ediyor. Amerika’nın en büyük şehirlerinin uzun vadeli beklentileri, ne kadar iyi yönetildiklerine ve suç ve evsizlik iyileşmelerini azaltmalarına bağlı. Uzakta çalışma nedeniyle, her gün şehir merkezine gidip-gelen daha az sayıda insanla, toplu taşıma gibi daha maliyetli hizmetleri finanse etmek zorlaşacağından kalan şehir sakinlerine daha büyük bir yük binebilir.
Aynı anda, banliyö ve küçük şehirlerdeki insanlar azalan alım gücüyle karşı karşıya kalabilir. Redfin’den Bay Kelman, önceden ucuz olan yerlerde fırlayan ev fiyatlarının ve kiraların sonuçları konusunda endişeli. “Ev sahibi olan insanların sayısının azalması, Amerika’yı radikalleştirebilir.” şeklinde bir tahminde bulunuyor. “Önceden karşılanabilir olan ancak şimdi olmayan bir yerde yaşarsanız, sistemden nasıl bir kazık yemiş olursunuz?”
Aklımda Georgia
Eğer ülke nüfusu artsaydı, Amerikalıların yaşamayı seçtiği yer daha az önemli olabilirdi. Ancak Brookings Kurumu’ndan Bill Frey’e göre, geçtiğimiz 10 yılda Amerika’nın nüfusu 1790’dan bu yana Büyük Buhran döneminden biraz daha hızlı olarak en yavaş ikinci hızda büyüdü. Pandemi ve daha sıkı sınır kontrollerinden dolayı göç dalgası kayda değer bir şekilde yavaşladı.
Bu da eyaletlerin sınırlı bir kaynak için rekabete giriyor olduklarına işarettir: Vergi matrahını oluşturan kişiler. İlaveten, pek çok eyalet bu savaşı kaybediyor. 2019 ve 2020 arasında, 24 eyalet daha fazla Amerikalı kaybetti. Son 10 yılda, Illinois, Mississippi ve West Virginia nüfuslarının azaldığını gördü. Bu, etkileri korkunç hale gelen emekli maaşlarını ve halk eğitimini finanse etmek için küçülen devletlerde yaşamayı, bu borçları finanse edecek gençler için daha az cazip hale getirebilir. Teksas ve Florida gibi büyüyen devletlerin ekonomik bir avantajı olacaktır.
Bu gelişmeler, ülkenin siyasetini de etkileyecektir. Teksas, Florida, Colorado, Montana, Oregon ve Kuzey Carolina’nın hepsinin nüfusu artıp bu nedenle kongre sandalyeleri kazanırken, New York ve Kaliforniya da dahil olmak üzere yedi eyalet sandalye kaybetti. 2020 Nüfus Sayımı’na göre, Güney şu anda 50 bin veya daha fazla nüfusa sahip, ülkenin en hızlı büyüyen 15 kentinden ise 10’una sahip. Amerikalıların yaklaşık %62’si, şu anda 1970’teki %48’e kıyasla Batı ve Güney’de yaşıyor. Orta Batı ve Kuzeydoğu’da ikamet eden pay son 50 yılda %52’den %38’e düşmüştür. Bu değişimlerin etkisi gitgide artacaktır: Kongre koltukları, federal finansman ve seçim koleji oylarının tümü nüfus büyüklüğüne göre devletlere paylaştırılıyor.
İnsanların hareketi sadece belirli yerlere daha fazla ulusal siyasi nüfuz kazandırmakla kalmayacak, aynı zamanda yerel siyaseti de yeniden yapılandıracaktır. 2020 seçimlerinde Demokratlar, büyük ölçüde oraya taşınan genç, kolej eğitimli, beyaz olmayan insanlar nedeniyle Arizona ve Georgia’da bölge kazandı. Stanford’da siyaset bilimi profesörü olan Jonathan Rodden, Arizona ve Georgia’nın değişen siyasetine dikkat çekti, ancak daha az dikkat çekenin, “büyüyen banliyö yerlerinin Demokrat partiye doğru oldukça dramatik bir şekilde hareket ettiği” diyor. Geleneksel olarak Demokratlar dezavantajlı durumdalar çünkü seçmenlerinin çoğu şehirlerde kümelenmiş durumda. Dışa doğru banliyölere yayılmaları, daha fazla ırkın gidişatını belirleyebilir.
Ancak bu avantajın ne kadar süreceği belli değil. Rodden, “Herkesin cevaplamak istediği en büyük soru, bunun nispeten genç, eğitimli seçmenler tarafından Cumhuriyetçi partinin aşırılıklarının bazılarına kısa vadeli bir tepki olup olmadığı veya banliyölerin daha uzun vadeli bir yeniden düzenlenmesi olup olmadığıdır.” diyor. Ancak kimse bundan emin olamıyor. Kaliforniya ve Kuzeydoğu’dan Teksaslı, Floridalı ve Arizonalı banliyölere taşınan bazı insanların, kendilerini kötü yönetilen eyalet ve yerel yönetimlerden kaçan siyasi mülteciler olarak görmeleri karşı konulmaz bir siyasi güçtür. Yeni yerlerinin bıraktıkları yerlere benzememesini sağlamak amacıyla Demokrat adaylara karşı oy kullanabilirler.
Ne olursa olsun, Amerika bir bütün olarak asla durgun değildir. Kasabalar, şehirler ve banliyöler yeni sakinleri tarafından dönüştürülüyor. Şehirlerin zenginliği, eklektik çeşitliliği ve yaratıcılığı daha küçük yerlere gelecek. Komşularınız hakkında yerli halkın çıkarlarını koruyan tutumları ve klişeleşmeleri sürdürmek daha zordur. Chapman Üniversitesi’nden Bay Kotkin, “Y kuşağının, azınlıkların ve göçmenlerin dağılması, ülkenin eskisinden daha fazla ortak noktaya sahip olacağı anlamına geliyor.” diyor. Bu olsa kutlanacak bir şey olurdu.
18 Aralık 2021 tarihinde The Economist’in internet sayfasında yayınlanan bu makale Gül Savaş tarafından okurlarımız için tercüme edilmiştir.
Aylık Dergisi 209, sayı. Şubat 2022.