Perşembe, Ocak 23, 2025

Bekarlık sultanlık değildir

Günümüzde aile kavramı fazlaca yozlaştırmakta ve değerini kaybetmektedir. Toplumun bazı kesimleri aile kavramını itibarsızlaştırıp aile kurumunun çağımızda yeri bulunmadığına, günün koşullarına uyuşmadığına dair birtakım sözler sarf etmektedir. Aile içi şiddet ve cinayetlerin artması da evlenmenin kötü olarak algılanmasına sebep olduğu gibi günümüz koşullarında aile kurumunun gerekli olup olmadığı sorusunu beraberinde getirmiştir.

Geçmişten günümüze toplumun temelinin aile olduğu bilinmektedir. Aile, akrabalık ilişkisiyle birbirine bağlanan fertlerin oluşturduğu topluluk (1), başka bir deyişle anne, baba ve çocuklardan oluşan bir birim olarak tanımlanmaktadır. İnsanın duygusal ve fiziksel gelişimini tamamlamasında, toplumsallaşmasında, kişiliğinin oluşup geliştirilmesinde en geniş olanakları sağlayan, aile kurumu (2) vazgeçilemezdir. Çocukların fiziksel olarak korunması, bakılması, büyütülmesi ve ahlaki davranışların kazandırılması ailede gerçekleştirilir. Yeryüzünün en anlamlı beraberliklerinden biri ailededir. Ailemiz sımsıcak yuvamız, sığınağımız, barınağımızdır. Huzurun rengi ve dünyadaki cennet yurdumuz; evimiz, ailemizdir. Aile toplum düzeninin bir parçası, toplumun en temel yapı taşıdır.

Aile kavramı, toplumlar arasında çeşitli yönleriyle farklılık gösterir. En temelde de bunu etkileyen dini inançlardır. Dinler, bir ailenin kurulmasına teşvikte bulunup aile içi düzenin nasıl olması gerektiğine etki etmiştir. Birkaç dine göre aileyi kısaca inceleyelim.

Yahudilik

Yahudilikte aile sadece sosyal değil aynı zamanda dini bir kurumdur. (3)  Erkek yahut kadın, bütün insanların evlenmek zorunda oldukları ve bunun dini bir sorumluluk olduğu bilinir. Yani bekar kalmak günahtır ve Yahudi olan her birey evlenip bir aileye sahip olmak zorundadır. Evlilik dışı her türlü beraberlik şiddetle yasaklanmış ve ağır cezalarla engellenmeye çalışılmıştır. Eski Ahit’te geçen ifadeleri yorumlayan “Talmud” yazarlarınca “Hanımı olmayan bir erkek, tam bir erkek değildir.” ifadesiyle bekar erkek için “yarım adam” tabiri kullanılmıştır. Bu bekarlık bir kadın için de geçerlidir. (4) Aynı zamanda Yahudilikte ailenin önemi üzerinde durulmuş, mutluluğun aileye sahip olmakla sağlanacağı belirtilmiştir. “Ne kadının erkeksiz ne de erkeğin kadınsız yaşaması mümkündür.” denilmiştir. Yahudilikte çoğalma ve neslin devamı önemli olduğundan Tevrat’ta birçok yerde evlenmeye dair ayetler bulunmaktadır. “Bir adam anasını ve babasını bırakacak ve karısına yapışacak ve bir beden olacaklardır.” (Tekvin,2/24), “Evler yapıp oturun. Karılar alın. Oğullarınıza karılar alın ve kızlarınızı kocaya verin.” (Yeremya, 29/5-6) “Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Ve Allah onları mübarek kıldı ve Allah onlara dedi: Semereli olun, çoğalın, yeryüzünü doldurun.” (Tekvin, 1/27-28).

Yahudi ailesi ataerkildir; yani ailede babanın hakimiyet kurduğu, kadının kocasının buyruğu altına girdiği bir aile yapısı vardır. Ailenin erkek çocukla devam edeceği görüşünden ötürü çok evlilikler (polijini) mümkündür. Geniş aile tipi daha yaygındır ve boşanma meşru, normal bir durumdur. Boşanma sebeplerine dair de bir hüküm yoktur.

Hıristiyanlık

Hıristiyanlıkta aile birimi Yahudilikten çok farklı değildir. Hıristiyanlıkta aile tamamen dini bir kurumdur. Yahudilikte olduğu gibi Hristiyan ailelerde de ataerkil bir hakimiyet vardır. Hatta kadın kocasına “Tanrısına tâbi olduğu gibi” itaat edecektir. Önce Adem sonra Havva’nın yaratılması, Havva’nın Adem’in suç işlemesine sebep olması gibi argümanların ailedeki hakimiyetin erkekte olmasını gerektirmiştir. Fakat Yahudilikte kadın erkeğin bir malı olarak görülürken Hıristiyanlıkta bu böyle değildir. Yahudiliğin aksine Hıristiyanlıkta tek evlilik (monogam) vardır. Çünkü Hıristiyanlıkta evlilik çok kutsi bir durum olduğundan karı-koca evlenmekle tek vücut olmuş artık ayrılmaları mümkün değildir. Boşanıp başkasıyla evlenen kimse zina yapmış, günah işlemiş sayılır. Aynı zamanda dul bir kadınla evlenen adam da günah işlemiştir. Bu hüküm kendisiyle beraber birçok soruna sebep olmuştur. Kilise dışı evlilikler, meşru olmayan birliktelikler vs. artmıştır. Daha sonra mezhepler arasında ayrışmalara sebep olmuştur.

İslâmiyet

Çoğu zaman İslam dinini anlamanın bir diğer yolu da, eski dönemlere bakarak karşılaştırmalar yapmaktır. Biz de ara ara cahiliye devrinde aile hayatına değinmeye çalışacağız. İslam dininde aile tamamen dini bir kurum olmasa da birçok ayet ve hadisin evliliğe dair teşviklerde bulunduğu görülür. Yani evlilik belli kurallar içerisinde yapıldığı sürece helal olup evlenmeyen kimse içinde herhangi bir zorlama yoktur. “İçinizde kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi onun varlığının delillerindendir. Bunda düşünen insanlar için dersler vardır.” (Rum, 30/21).

“Nikah benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimi uygulamazsa benden değildir. Evleniniz, zira ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” (İbn Mace, “Nikah”, 1) Bunun yanında evlenmenin hükmün çeşitli durumlara göre değiştiği belirtilmiştir.

İslam’ın da ataerkil bir aile yapısı vardır fakat aile reisinin yetkisi diğer dinlere göre kısıtlıdır. Kadının ve çocukların aile reisinin mal varlığı üzerinde belli bir hakkı vardır. Evlenme sırasında erkek kadına mehir adıyla belli bir mal, kıymetli bir şey borcu altına girer. Mehir, kadına iktisadi bir güç kazandırır… Ayrıca bu borç sebebiyle, erkek kadınına karşı kötü bir şey yapmak istemez, caydırıcı olur; boşanmaların da önü kesilir. Kadın kocasının bir malı değil, bağımsız bir birey olarak görülür. Ayrıca kadınlar da erkekler gibi miras hakkına sahiptir. Fakat erkek mirastan bir pay alıyorsa kadın bunun yarısını alıyor. Bunun da tutarlı bir sebebi vardır. Çünkü erkeğe verilen sorumluluk daha fazladır. “Erkeklerin kadınlar üzerinde, kadınlarında erkekler üzerinde hakları vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece vardır.” (Bakara, 2/228).

İslâm dini tek evliliği teşvik etmekle birlikte prensip olarak çok evliliği yasaklamamıştır. Ancak zorlaştırıcı birtakım kayıt ve şartlardan başka ona bir üst sınır getirmiş ve en çok dört kadınla evlenmeye izin vermiştir. Konu ile ilgili olarak Kur’ân-ı Kerîm’de, “Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlara haksızlık yapmaktan korkarsanız hoşunuza giden kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Şayet aralarında adaletsizlik yapmaktan endişe ederseniz bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz câriyelerle yetinmelisiniz. Doğruluktan sapmamanız için en uygun olan yol budur.” (Nisa, 4/3) ayetiyle erkeklere dört eşe kadar ruhsat verilse de, zorlaştırıcı şartlar ile tek eşlilik tavsiye edilmiştir. (5)

Boşanmayı meşru olarak gören Yahudi dini ile evlendikten sonra boşanmanın imkânsız olduğu Hristiyan dini arasında İslam orta bir yol izlemiştir.  “Allah’ın helal kıldıklarının en kötüsü boşanmadır.” hadisi şerifi üzerine boşanmanın mümkün olduğunu işaret eder; fakat evlilikte en son başvurulacak yol budur. İslam’da erkeğin kadına nispetle daha geniş yetkilere sahip olduğu yönünde bazı iddialar bulunmakta ve boşanmada erkeğe daha fazla hak tanındığı yönünde eleştiriler yapılmaktadır. Bunun sebebi ise erkeğin kadın kadar duygusal olmaması ve boşanmada mali bütün sorumluluğun erkeğin omuzlarında olmasıdır. Erkeğin boşanma kararından önce daha dikkatli olması gerekir. Ancak kadın kocasıyla anlaşarak veya belli sebeplerin var olmasından mahkemeye başvurarak boşanabilir. Bu boşanmadan sonra ortada kalan çocuklara karşı anne ve babanın bazı sorumlulukları vardır.

Üç dinin ortak noktası olan ve şiddetle tavsiye edilen evlilikler, bu çağın getirdiği olumsuzluklar sebebiyle azalmaya ve sürekli ertelenmeye başlamış, şartlar ve sakat anlayışlar boşanmaların artmasına yol açmıştır. Evliliğin bireylerin kolunu kanadını bağladığı düşüncesi çok yaygındır. Daha kaliteli, daha güzel, kısıtlanmadan özgürce hareket edecek, maddi sıkıntıların ve sorumluluğun olmadığı bir hayatın, aslında bir düşün peşindeyiz.  Çiftler arasındaki beklentilerin çokluğu ve gerçekleştirilmeyen her beklentinin kırgınlığa dönüşmesi evliliği yıpratıyor. Ayrıca toplumumuzda evlilik sadece çiftler arasında değil kimi zaman çiftlerin ailelerinin de dahil olduğu durumlar da söz konusudur. Her ne kadar iyi tarafları olsa da bu durum çiftler arasında büyük sorunlara sebep olmaktadır. Bu gibi daha farklı olumsuzluklar toplum içinde evliliği bütünüyle çekilmez bir hayat olarak göstermektedir. Ve gençlerimizin ekseriyetle söylediği şu oluyor: Bekarlık sultanlıktır.

Allah insanı eşiyle beraber yarattı; Adem ve Havva. Dünyanın başlangıcıydı onların birlikteliği. Onlar evlenerek birbirlerine eş, arkadaş, sırdaş, birbirlerine yar oldular. İşte dünyadaki cennet yurdumuz; huzuruyla, sevgisiyle, sıcaklığıyla, şefkatiyle, beraberliğiyle sığındığımız ailemizdir. Aile olmak anne, baba, çocuk, nene, dede olmaktır. Dünyadaki yolculuğumuz zahmetli, meşakkatlidir. Sevinçler, kederler, zahmetler, rahmetler bu yolda tek başına çekilemezdi. Bu yüzden nikah akdiyle bir yuva kuruldu. Bu yuva da sevinçler, kederler paylaşıldı. Aile, heyecandı. Birlikte gülüp birlikte ağladığımız, yalnızlığımızın ilacı, her ferdin kendini sultan bildiği tahtımız, ailemiz her şeyimizdir.

Dipnotlar:

1- https://islamansiklopedisi.org.tr/aile

2-www.dergipark.org.tr

3- https://islamansiklopedisi.org.tr/aile

4-Ömer Faruk Harman, Semavi Dinlerde Aile, Medeniyet Vakfı Yayınları-3.

5-https://islamansiklopedisi.org.tr/cok-evlilik

Kaynakça

Güler, Deniz. Ulutak, Nazmi, (1992), Aile Kavramının Tarihsel Gelişimi ve Türk Toplum Yaşantısında Aile, Kurgu Dergisi. S. 11-51-54.

Harman, Ömer Faruk, (2015) Semavi Dinlerde Aile, Aile Sempozyumu Tebliğler, Medeniyet Vakfı Yayınları-3.

Esen, Hüseyin. (2020) İslam Hukukunda Aile. İlahiyat Akademi. Cilt, 11. sayı, s. 19-56.

www.kelimeler.gen.tr

www.islamansiklopedisi.org.tr

Fatma Kolaç

Aylık Dergisi 209. Sayı, Şubat 2022.

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir