Referandum sürecinden evvel, başlığı okuyunca “hayr” kavramının mânâsı dolayısıyla ‘aa ne güzel’ gibi tepkiler verebilirdik belki; fakat bu ‘hayır evi’nin ‘hayr’ kavramıyla bir alâkası yok. ‘Hayır evi’, şu anda gündemde olan ‘sistem değişikliği’ oylaması için CHP’nin öncülük ettiği ve CHP görevlileri dışında, çeşitli grupların (hangi gruplar olduğu pek karışık fakat masum olmadıkları belli) görevlilerinin insanları referandum hakkında bilgilendirmek; daha doğrusu ferd ve toplumda bilgi kargaşası oluşturarak kararlarını etkilemeyi amaçlayan yer…
Oturduğum muhitin yakınında açılan ‘Hayır evi’nin önünden geçerken içimden sadece gülmek geliyor. Çünkü hiçbir zaman halkın içine karışamamış, halkın bildiklerine ve söylediklerine kulak vermemiş bir partinin, sanki halktanmışçasına davranması, bana ironik, içi mizah dolu gelmekte. Tamam, isminde halk olabilir; ama daha genel başkanının dahî partisinin altı ilkesini sayamadığı, -ki Müslümanların üzerine karabulut gibi çöken bu ilkelerde ‘sözde’ halkçılığın da olduğunu bence bilmeyen aynı parti genel başkanının öncülük ettiği- kendilerince ‘Hayır’lı olan bu hareketin, ne kadar saçma olduğunu, hâlâ seçimde ne oy kullanacağına karar veremeyen seçmenlere duyurmak isterim.
‘Hayır Evlerinin’ önünde bir kadının elindeki ilanları sallarken ‘diktatör rejimin getirdiği sistemdeki çok evliliği istemiyoruz’ diye bağırmasına anlam veremediğim için taslağı yine gözden geçirdim. Fakat bununla alâkalı bir maddeye rastlayamadım. Sonra düşündüm bunu ne amaçla söylemiş olabileceğini. Aklıma tek gelen şey, ‘algı oluşturmak’ oldu. Bu algıyı da bilhassa evlenmemiş reşit hanımların, kadınlık hususiyetlerine oynayarak, ‘bakın evet oyu verirseniz bu sistemde erkekleriniz üzerinize kuma getirecek’ yalan algısını oluşturmak amacı taşıdıklarını düşünüyorum.
Milletimiz bu sapık, zalim ve karanlık zihniyetin, memleket idaresinde tek hâkim olduğu vakitlerde, Müslüman hanımlara ne türlü zulümler yaptığını bildiğinden bu algı oluşturma çabalarının da farkında olduğunu düşünüyorum. Zaten, 15 Temmuz’u yaşamış genci-yaşlısı ve hanımı-erkeğiyle milletimiz bu demagojiyi yemez; bu zihniyetin anlayamadığı da bu. Söylediklerimizden safımızın ne taraf olduğu zaten anlaşılıyordu. Bu muazzez milletin 15 Temmuz’da yazdığı destanı unutturmak veya o şanlı direnişe leke sürmek isteyenleri ‘Hayır’cı cenahta toplandığını da bir not olarak belirtelim. Bu karanlık zihniyet, insanlarımızın kafalarını bulandırdı, her fırsatta da buna devam ederek kafa karışıklığının ortadan kalkmasına mâni olmaya çalışıyor. Dolayısıyla gerek referandum sürecinde, gerekse de sonrasında bu kafa karışıklığının giderilmesi için yapılan programların daha iyi duyurulması, ferdî çaba sarfedenlerin de daha fazla çalışması gerektiği kanaatindeyim.
Seçim sürecini yeterince önemsemeyen sevgili büyüklerime ise 15 Temmuz’da hainler başarılı olsaydı, Müslümanların önünde açılacak yeni karanlık safhayı bir düşünmelerini,; Halil Ağabeyi, daha onaltı yaşındaki Engin’i şehid ederken acımadıklarını hatırlatmak isterim. Aliya İzzetbegovic’in “Size yapılanlara unutmayın. Eğer unutursanız yeniden o zulme şahid olursunuz.” mânâsındaki sözlerini de…
16 Nisan benim nazarımda, 15 Temmuz kadar önem taşımaktadır. Zira mücadelenin safları da aynı; 15 Temmuz’da tankları görüp alkışlayanlar, tencere tava çalanlar ‘hayır’, direnenler ise ‘evet’ cephesinde… 16 Nisan’da tüm düşmanlara bir cevap daha verilecektir. Hayatları boyunca hiçbir hayırlı iş yapmamış olanlar önce kendi zihniyetlerini sorgulamalı ve değiştirmelidir; onlar için en ‘hayır’lı karar bu olacaktır.
Yazı: Emrecan Çetin
Aylık Dergisi 151. Sayı Nisan 2017