|
||
![]() |
Kumarhane Güzel(!) Ama… | |
Ömer Emre Akcebe | ||
Seçim döneminde, tıpkı heyula gibi tasvir edilen ekonominin içinde havadan başka bir şey olmadığı mevcud hükümet tarafından seçimlerin üzerinden daha 2 ay geçmemişken açıklandı. Bu açıklamanın yanı sıra Türk Lirasına değer kaybettirebilmenin de türlü taklaları atılmaya başlandı. Öncelikle tekrar şu balon ekonominin ne olduğunu sizlere paylaşalım, ardından alınan ekonomik tedbirlerin neler getirip neler götüreceğini değerlendirelim. Bir de Başbakan'ın kumarhanesinin ekonomik katkıları var tabiî. Türkiye ekonomisi yabancı yatırımcıların bu ülkede ürettirdikleri mallar üzerinden şekillenmektedir. Yerli sanayiciler az risk ve daha çok para getirdiğinden, sürekli hızlı tüketim sektörüne yönelik yatırımlar gerçekleştirmektedirler. Adıyla sanıyla marka olmuş birçok sanayici, tuvalet kâğıdı sektöründe rekabet halindedir. Hâl böyle olunca sanayi ürünlerinin üretimi yabancı yatırımcı tarafından Türkiye’de gerçekleştirilmektedir. Bu durumun başlıca sebebleri arasında, Türkiye’deki ucuz iş gücünü ve dünya üzerindeki konumunu gösterebiliriz. En temelde ise paranın kendi üzerinde hâkim olmasından başka emeli ve arzusu olmayan yerli sanayiciye karşı paranın üzerindeki hâkimiyetini muhafaza etmeye gayret eden yabancı yatırımcı vardır. 2001 krizinden sonra IMF’in atadığı Kemal Derviş tarafından tasarlanan ve bugüne kadar AK Parti tarafından sürdürülen ekonomi politikaları Türkiye ekonomisine istikrar getirmiştir. Bu istikrar iki temel nedenden kaynaklıdır. Bunlardan birincisi bankacılık sektörünün ticarete tamamen dâhil olmasıdır. Bu vesile ile özellikle kredi kartları ve banka hesaplarının denetlenmesi suretiyle ekonomi kayıt altına alınmıştır. Kayıt altına giren ekonomi devletin gelirlerini tarihinde hiç olmadığı kadar arttırmıştır. Ayrıca, özellikle bilgisayar, yazılım ve internet kısaca bilişim teknolojilerinin hızla gelişmesi neticesinde de hile ve hurdaya pek de imkân kalmamıştır. Ak Parti’nin üçüncü kez tek başına iktidara gelmesine sebeb olan ilk iki dönemin ekonomik şartlarına da kısaca değinelim ve bakalım; insanımızın konforunu sağlayan bu şartlar iktidarın başarısı mıdır, yok değilse nedir? 1990 senesinden başlayalım; televizyonda sadece TRT var, cep telefonu yok, bilgisayar yok, internet yok, uydu kanalları yok. Mobilya ve beyaz eşyalar evlere evladiyelik alınıyor. Çünkü yenilemek herkesin harcı değil. Satın alınan kıyafetleri iki, bazen üç nesil giyiyor çünkü hem pahalı, hem alım gücü yok. 1990’lı yıllar böylece 2000’li yıllara doğru geldi. Dünyada teknoloji gelişmeye ve 2000’li yıllarla birlikte üretim modelleri değişmeye başladı. Bu vesileyle üretim maliyetleri ve dolayısıyla fiyatlar aşağı çekildi. Tam bu esnada bankaların faaliyet sahaları genişletilerek normal şartlarda sahip olunamayacak, bedeli henüz kazanılmamış mallara bile insanlar sahip olmaya başladılar. Yabancı bankaların getirdiği rekabet ile birlikte uluslararası şirketlerde aslan payını kapabilmek için hızla yatırım yapmaya başladılar Türkiye'de. Hükümetimiz de sağ olsun, bizim ülkemizin mübarek Anadolu topraklarını ve Anadolu insanını uluslararası sermayeye peşkeş çekti. Hızlı üretim ve tüketim modası içerisinde bir ailede bir ferdin çalışmasının kâfi olmadığı ve evin hanımının da iş başında olması gerekliliği ortaya çıktı. ( Bunun aile kavramı üzerinde sebeb olduğu tahribat başlı başına bir konu. ) Zamanın şartlarının hizmet ve konfor diye keyfiyetlendirdiği Yeni Dünya’nın, yeni hayat tarzının artıları hep Ak Parti hükümetinin karnesine yazıldı. Ayrıca uluslararası şirketlerin burada bizim insanımızı köle gibi çalıştırıp ürettirdiği malların bedeli de hep Türkiye’nin ihracat karnesine yazıldı. Uluslararası sermaye, verdiği asgari ücretleri de getirdiği cep telefonu, bilgisayar ve yazılımla peşin peşin geri almasını da bildi. Türkiye ekonomisinin rakamları tamamen o yabancı şirketlerin kestikleri faturaların bedellerine mukabil düzenlenmektedir. Bizim olmayan makineden, bizim olmayan mühendisin bizim olmayan tasarımıyla, bizim olmayan yazılım kullanılarak üretilen malların bedelini Türkiye lehine yazdılar. Demek ki başarı Ak Parti hükümetine değil ekonomik konjonktürün dayattıklarıyla alâkalıdır. Velhasıl seçimler geçer geçmez şapka düştü kel göründü. Hükümet memleketin kendi ürettiği herhangi bir şey olmadığını çok iyi bildiğinden AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli dünya ekonomisi üzerinde kara bulutların gözükmeye başladığını ifade ederek, “Türkiye'ye olumsuz etkileri olacaktır. O yüzden tedbirli olun. Ne varsa onu tutun. Fazla harcamayın” diye gönül rahatlığıyla açıklama yaptı. Açıklama böyle mi olur yoksa yerli mallarına olan ilginizi arttırınız diye mi açıklama olur? Yerli malı olmadığından dolayı böyle açıklama olur. Bu açıklama öyle ahlâksız bir açıklamadır ki kısaca; biz bir halt üretemiyoruz, üretmeye de teşebbüs dahi etmeyeceğiz, siz hiçbir şey satın almayın da şu cari açık kapansın demektedir… Aynı zamanda üzerinde çalışılan bir diğer ekonomi planında da Türk Lirasına değer kaybettirip, alım gücünü düşürmek ve ithal malların tüketimini düşürmek gayreti var. Bu da şu demektir ki; alternatifi olmadığından yabancı mallara ederinden daha fazlasını vereceğiz, burada bize hamallık yaptıranlar ise üretim maliyetlerini düşürecekler ve kârlılıklarını arttıracaklar. Türkiye ekonomisinin durumu özetle bu şekildedir. Avrupa’da, “batıyor,” denilen ekonomilerin ölüleri bizim ekonomimizden çok daha fazla güçlüdür. Bunu unutmamak gerekir. Son olarak şuna bakınız hele! Recep Tayyib Erdoğan başkanlığındaki kumarhane, fuhuş yuvası meyhane ve türlü pislikhanenin teminatı olan AK Parti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yeni bir kumarhane daha açmış. Kumarhane'nin adı da Nuh'un Gemisi. Recep Tayyib Erdoğan'ın bu açılışta sarf ettiği sözlere bakalım öncelikle: " Başbakan Erdoğan, KKTC'deki temasları kapsamında Gazimağusa'da düzenlenen toplu açılış törenine katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin katkılarıyla hayata geçen altı projenin ilkinin, Bafra bölgesindeki Nuh'un Gemisi Oteli olduğunu anlatarak, Kuzey Kıbrıs'ın sahip olduğu büyük turizm potansiyelini açığa çıkarmak ve burayı bir turizm cennetine çevirmek için bu yatırımlara büyük ihtiyaç bulunduğunu vurguladı. Nuh'un Gemisi Oteli'nin, KKTC'nin turizmine bir dinamizm ve canlanma getireceğine işaret eden Erdoğan, ''Bana diyebilirsiniz, 'Sayın Başbakan siz bu işsizliği nasıl buraya indirdiniz?' Hizmet sektöründeki patlamayla, eğitim sektöründeki patlamayla indirdik. Bunları söylediğimiz zaman bazıları 'Hadi canım' dediler. Dedim ki bak, geliyor, şimdi Nisan gelsin daha farklı olacak dedik. 9,9'da kalmayacağız daha da düşecek. Çünkü mevsimsel durumlar da söz konusu. Fakat istihdam öyle bir şey ki zaman zaman istikrarsızlık olabilir. Yine çıkabilir ama Türkiye artık bu işte barajı aşmıştır'' diye konuştu. Bu açıklamada en çok dikkat çeken husus kumarhaneye Nuh Peygamberin, Allah'ın emriyle, inananların, Allah'ın gazabından kurtulması ve korunması için yaptığı geminin adı verilmesidir. Aklınız alıyor mu yahu? Yok yok, bu durum ar damarıyla, edeb ile, iman ile alâkalı, bu sebeble bize ancak şöyle demek düşer; Başbakanım, kumarhane güzel olmuş ama bir kusuru var. Bir köşesine de cami yaptırmalıydınız!
Dipnot (1) 07.20.2011 Sabah Gazetesi
Aylık Dergisi 83. Sayı |
||
Etiketler: Kumarhane, Güzel(!), Ama…, |
|