|
||
![]() |
Ekonomik Verilerin Hakikati | |
Ömer Emre Akcebe | ||
İzlediğimiz haber programlarına bakılacak olursak, "ekonomik olarak Çin'den sonra en fazla büyüyen ülke Türkiye", "yeni teşvikler açıklandı" gibi bir çok haber ile karşılaşabiliriz. Bu haberlere konu olan veriler nasıl değerlendirilmektedir, kullanılan yöntem nedir ve neden bu büyüme halka bir türlü yansımamaktadır? Bu soruların cevablarını inceleyelim hep beraber.
Öncelikle ekonomik büyüme kriterlerine değinelim. Bir ülkenin ekonomik durumu ele alınacak olduğunda başvurulan başlıca kriterler; üretim, gelir ve harcama verileridir. Türkiye, ekonomik büyüme hesablarını yaparken bu yöntemlerden sadece üretim kriterine başvurmaktadır. Peki, neden gelir ve harcama verileri hesaba katılmamaktadır? Bu sorunun cevabını arayalım.
Türkiye gibi, global şirketlerin üretim ve montaj taşeronluğunu yaparak istihdam sağlayan ülkelerin, gelir ve harcama verilerini hesaba dâhil etmelerinin mümkünatı yoktur. Çünkü, yabancı yatırımcı ülkeye gelip, yatırımını gerçekleştirdikten sonra tezgâhı öle kurar ki; ülkenin elinde işçi maaşlarından başka birşey kalmaz. Bu firmalar, ihracatçı pozisyonunda bulunmaları ve teşvik bölgelerine yerleşmelerinden ötürü kaâle değer bir vergi de ödemezler. Geri kalan bütün gelir yabancı yatırımcının ülkesine aktarılır. Türkiye gibi ülkeler bu sebeble gelir ve refah seviyelerini üretime endekslerler. Çünkü üretim miktarındaki artış gelir ve harcama miktarlarıyla paralel bir artış göstermemektedir.
Teşviklere gelince manzara daha da vahim bir hâl alıyor. Devlet-i Aliyye'nin vermiş olduğu kapitülasyonlar yıkılış devrinde ne mânâ arz ediyorsa, bugün bu teşvikler de aynı mânâyı ihtiva etmektedir. İBDA külliyâtından öğrendiğimiz, Anadolu'nun bağrında biten 3000 ailelik çıban soyunu saymazsak, bu teşvikler yabancı yatırımcılar tarafından âdeta sömürülmektedir. 3000 ailenin de yabancılaşmış adam olduğunu hesaba katacak olursak Müslüman Anadolu insanına sunulan herhangi bir teşvik olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Verilen teşviklerin alınabilme kriterlerini sağlamak için zaten üst tabakaya dâhil olmak icab etmektedir. Bu teşviklerden faydalanan yatırımcılar kimi zaman hibe, kimi zaman faizsiz krediler alarak tesislerini hiç pahasına inşa ederler. Ardından yine sağlanan teşviklerden mülhem vergileri ve SGK ödemeleri en uygun hâle getirilir.Yabancı yatırımcı için cazip olan sadece sunulan teşvikler de değil, zaten Avrupa ülkelerinde gerek işçi ücretleri, gerekse işçi haklarından doğan maliyetler ülkemizden kat be kat fazladır. Yani bizim insanımız global firmalara ucuz köle olarak en jan janlı ambalajlarla sunularak peşkeş çekilmektedir. Türkiye'ye kalan ise işçilere ödenen asgarî ücret civarındaki rakamlardır.
Yukarıda manzarayı izah etmeye gayret ettik. Bu ülkede, üretimle orantılı bir gelir ve harcama artışı yoktur ve olamaz da. Mevcud kapitülasyonlarla da millî bir sermayenin var edilmesinden bahsedilemez. Bu şartlarda artışından dem vurulan ekonomik rakamların hayatımıza tesir etmeyeceği de aşikârdır.
Haberlerde bahsi geçen ekonomik verilerin hakikati, bizim hakikatimiz değildir. Osmanlı'nın yıkılışına giden süreçde de müşahede ettiğimiz benzer emsâller, zamanın nasıl bize doğru aktığının delili nisbetindedir.
Aylık Dergisi 93. Sayı |
||
Etiketler: Ekonomik, Verilerin, Hakikati, |
|